PAROLAMIZ YA İSTİKLAL YA ÖLÜM

Abdullah ŞAHİN

MENÜ
10.SINIF TARİH DERSİ
12.SINIF İNKILAP TARİHİ DERSİ
T.C İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ
YNT TV

3.4. OSMANLI-RUSYA REKABETİ (1768-1914)

3.4. OSMANLI-RUSYA REKABETİ (1768-1914)

TARTIŞALIM
Osmanlı Devleti'yle Rusya arasındaki rekabette, Kırım'ın önemi nedir?

Osmanlı Devleti'nin XVI. yüzyıldan itibaren çatıştığı Habs-burglar ve Safevilerin yerini, XVIII. yüzyılın başından itibaren Rusya almıştır. Bazı Rus çarları döneminde izlenen modernleşme çabaları başarıya ulaşmış ve Rusya giderek güç kazanmıştır. Sıcak denizlere inmek isteyen Rusya, doğal olarak bu politikanın önünde engel olarak Osmanlı Devleti'ni görmüştür. Bu nedenle iki devlet arasında uzun yıllar sürecek bir rekabet yaşanmıştır (Tablo 3.1).

Tablo 3.1: Osmanlı ve Rusya Arasında Yapılan Savaşlar ve Antlaşmalar

SavaşAntlaşma
1768-1774 SavaşıKüçük Kaynarca Antlaşması
1787-1792 SavaşıYaş Antlaşması
1807-1812 SavaşıBükreş Antlaşması
1828-1829 SavaşıEdirne Antlaşması
1853-1856 SavaşıParis Antlaşması
1877-1878 Savaşı (93 Harbi)Ayastefanos Antlaşması
1877-1878 Savaşı (93 Harbi)Berlin Antlaşması
XVIII. yüzyıldan itibaren Rusya, sıcak denizlere inme politikasını uygulamıştır. Bu politika gereği Karadeniz’e inerek Boğazları ele geçirmek isteyen Rusya böylece sıcak denizlere açılmayı amaçlamıştır. Ayrıca Balkanlarda nüfuzunu genişletmek için de milliyetçilik akımından faydalanarak Panslavizm politikasını uygulamıştır. Bu politikalarla Rusya,


XVIII. yüzyıldan itibaren gerek Karadeniz'de gerekse Balkanlarda Osmanlı Devleti ile sürekli mücadele hâlinde olmuştur (Görsel 3.23). Rusya, hedeflediği politikalar doğrultusunda gerçekleştirdiği mücadelelerle Osmanlı Devleti aleyhinde kazanımlar sağlamıştır.


CEVAPLAYALIM
XVIII ve XIX. yüzyıllarda Osmanlı ile Rusya arasında imzala nan antlaşmalarda, Rusya'nın ekonomik ve siyasi kazanımları nelerdir?


Boğazlar Sorunu

Osmanlı Devleti, 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması'yla Rusya'ya ve diğer Avrupalı devletlere Boğazlardan ticari geçiş hakkı vermek zorunda kalmıştır. Böylece Rusya, ilk defa Karadeniz’e çıkma ve serbestçe ticaret yapma hakkı elde etmişti. Rusya’ya verilen bu haklar nedeniyle Karadeniz “Türk Gölü” olma özelliğini kaybetmiş ve Boğazlar artık devletlerarası hukukun konusu olmaya başlamıştır. Bununla beraber Boğazlardan yabancı savaş gemilerinin geçişine izin verilmemiştir. Ancak Napoleon’un 1798’de Mısır’ı işgal etmesi üzerine Rus savaş gemileri ilk defa Boğazlardan serbestçe geçmiş ve Akdeniz’e açılarak Osmanlı Devleti ve İngiltere’yle beraber Fransa'ya karşı savaşmıştır. Böylece Rusya, tarihî hedeflerinden en önemlisine geçici de olsa ulaşmıştır.

Osmanlı Devleti, İngiltere ile 1809'da imzaladığı Kal’a-i Sultaniyye (Çanakkale) Antlaşması’yla barış zamanında Boğazların yabancı savaş gemilerine kapatılacağını İngiltere’ye kabul ettirmiştir. Boğazlar üzerinde üstünlük sağlamaya ve söz sahibi olmaya çalışan Rusya, Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’nın isyanı ile gelişen Mısır Meselesi’ni kendi hedefleri doğrultusunda kullanmasını bilmiştir.

Mehmet Ali Paşa İsyanı’nda Rusya’nın İstanbul Boğazı’ndan (Görsel 3.24) geçerek Osmanlı Devletine yardım etmesi ve Mehmet Ali Paşa’nın durdurulması nedeniyle İngiltere, Mısır Sorunu’yla ilgilenmeye başlamıştır. Bunun sonucunda II. Mahmud Dönemi’nde Mehmet Ali Paşa ile 1833 Kütahya Antlaşması imzalanmış ve devleti tehdit eden tehlike geçici olarak önlenmiştir. Ardından Osmanlı Devleti ile Rusya arasında 1833 yılında Hünkâr İskelesi Antlaşması imzalanmıştır. Sekiz yıl geçerli olacak bu antlaşma ile taraflar tehlike anında birbirlerine yardım etmeyi kabul etmiştir. Böylece Rusya, Boğazlardan gelecek bir tehlikeye karşı korunmuş ve Boğazların kontrolünde söz sahibi olmuştur. Bu yüzden Avrupa devletleri, Hünkâr İskelesi Antlaşması’nı büyük bir tepkiyle karşılamıştır.

CEVAPLAYALIM
Avrupalı devletlerin Osmanlı Devleti’yle Rusya arasında imzalanan Hünkâr İskelesi Antlaşması’na tepki göstermesinin sebepleri nelerdir?

1839'da Mısır Meselesi tekrar silahlı bir hesaplaşmaya dönüşmüş ve Osmanlı ordusu Nizip Savaşı'nda Mısır kuvvetlerine mağlup olmuştur (Görsel 3.25). Mehmet Ali Paşa'ya İstanbul yolunun tekrar açılması, Hünkâr İskelesi Antlaşması gereği Rusya'nın Boğazlara inerek Osmanlı Devleti'ni koruma hakkını kullanmaya kalkışmasını da beraberinde getirmiştir. Bu durum üzerine İngiltere harekete geçerek Londra'da bir konferans toplanmasını sağlamıştır. Bu konferansa İngiltere, Osmanlı, Avusturya, Fransa, Rusya ve Prusya katılmıştır. Konferans sonunda imzalanan 1840 Londra Antlaşması'yla Mehmet Ali Paşa'ya Mısır valiliği verilmiş ve Mısır Meselesi çözülmüştür.

Mısır Meselesi halledildikten sonra Hünkâr İskelesi Antlaşması'nın süresinin de dolması üzerine Londra'da Boğazlar Konferansı toplanmıştır. Konferansa katılan İngiltere, Fransa, Rusya, Avusturya ve Prusya temsilcileri arasında 1841 Londra Boğazlar Antlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşmayla Osmanlı Devleti'nin barış zamanında Boğazları yabancı savaş gemilerine kapalı tutması kabul edilmiştir. Böylece Boğazlardan geçiş sadece Osmanlı hukuk kuralları veya Osmanlı Devleti ile diğer devletlerarasında yapılan ikili antlaşmalarla düzenlenmesi aşamasından çıkmıştır. Artık Boğazlardan geçiş uygulaması, uluslararası bir statü kazanmıştır.

BİLİYOR MUSUNUZ?
Boğazların 1841 Londra Boğazlar Antlaşması'ndaki durumu, Osmanlı Devleti'nin I. Dünya Savaşı'na girişine kadar aynen korunmuştur.


Reval Görüşmeleri ve Balkanlar

İngiltere Kralı VII. Edward (Görsel 3.26) (Edvırd) ile Rus Çarı II. Nikola (Görsel 3.27) (Nikola) 1908'de Reval Limanı'nda bir araya gelmiştir. Bu buluşmada Makedonya ve Boğazlar Sorunu ele alınmıştır. Ancak görüşme sonucunda sadece Makedonya'ya ait ıslahat işi açığa vurulmuştur. Osmanlı Devleti'nin meşrutiyeti ikinci defa ilan etmesindeki en büyük dış etken Reval Görüşmeleri olmuştur. Meşrutiyetin yeniden ilanı, Balkan topraklarının elde tutulması için önemli bir adım olarak görülmüşse de yapılan bu karşı hamle, sonuçları itibariyle başarılı olamamıştır.

II. Meşrutiyet'in ilanından sonra Bulgaristan, Osmanlı Devleti'nin hâkimiyetinden çıkmıştır. Böylece Balkanlarda Osmanlı Devleti egemenliğinde sadece Arnavutluk ve Makedonya kalmıştır. Osmanlı Devleti'nin Balkanlardaki bu son toprakları da Balkan devletlerinin hedefi hâline gelmiştir. I. Balkan Savaşı'nın çıkmasında Rusya'nın takip ettiği Panslavizm politikası ve Balkanları paylaşma konusunda Rusya ile Avusturya arasında yaşanan rekabet de etkili olmuştur.

Savaştan önce Fransa, İngiltere ve Rusya biraraya gelerek OsmanlI Devleti'nden Balkanlardaki Hristiyan halk için reformlar yapmasısını istemiştir. Bu isteği en fazla destekleyen de Almanya olmuştur. Osmanlı Devleti'nin Trablusgarp'ta İtalya ile savaştığı sırada Bulgaristan, Yunanistan, Sırbistan ve Karadağ birleşerek 1912 yılında Osmanlı Devleti'ne savaş ilan etmiştir.


BİLİYOR MUSUNUZ?
Sultan II. Abdülhamid, tahtta kaldığı sürece Balkan devletleri arasındaki anlaşmazlıkları körükleyerek onların Osmanlı Devleti'ne karşı ittifak etmelerini önlemeye çalışmıştır.


I. Balkan Savaşı öncesinde Rumeli'deki kuvvetlerinin bir kısmını terhis eden Osmanlı Devleti, zayıf duruma düşmüştür. I. Balkan Savaşı'na hazırlıksız bir şekilde giren Osmanlı ordusu, Balkan devletleri karşısında bütün cephelerde yenilgiye uğramıştır. Yanya ve İşkodra dışında Batı Trakya'yı boşaltmak zorunda kalan Osmanlı Devleti, Çatalca önlerine kadar çekilmiştir. Yunanlar Selanik'i işgal etmiştir. İstanbul'u ele geçirmek isteyen Bulgarların taarruzları (Görsel 3.28) geri püskürtülmüştür. Bu gelişmelerden yararlanan Arnavutluk da bağımsızlığını ilan etmiştir. Nihayet Avrupalı devletlerin araya girmesiyle Londra Barış Konferansı toplanmıştır. Konferans sürecinde Osmanlı Devleti Edirne, Yanya ve İşkodra'yı kaybetmiştir. I. Balkan Savaşı, 30 Mayıs 1913'te imzalanan Londra Antlaşması'yla sona ermiştir.

Londra Antlaşması'na göre
  • Midye-Enez hattı Osmanlı-Bulgar sınırı olmuştur.
  • Trakya ve Edirne Bulgaristan'a bırakılmıştır.
  • Güney Makedonya, Selanik ve Girit Yunanistan'a verilmiştir.
  • Sırbistan, Kuzey ve Orta Makedonya'yı almıştır.
  • Silistre ise Romanya'ya bırakılmıştır.
  • Arnavutluk'un bağımsızlığı kabul edilmiştir.
Londra Antlaşması, Balkan devletlerini tatmin etmemiştir. Özellikle Bulgaristan'ın savaştan büyüyerek çıkması diğer Balkan devletlerini endişeye düşürmüş ve II. Balkan Savaşı'nın çıkmasına neden olmuştur. Bu endişe, Yunanistan ve Sırbistan'ın ittifak yapmasına neden olmuştur. Bunun üzerine Bulgaristan, 29 Haziran 1913'te Yunanistan ve Sırbistan'a savaş açmıştır. Bulgaristan'dan Dobruca'yı isteyen Romanya da savaşa girmiştir. Bulgar kuvvetlerinin zor duruma düşmesinden istifade eden Osmanlı Devleti de Edirne'yi kurtarmak üzere harekete geçmiştir. Osmanlı ordusu Keşan, Enez, İpsala, Uzunköprü, Karaağaç ve Dime-toka'yı alarak Edirne'ye girmiştir. Tüm cephelerde mağlup olan Bulgaristan barış istemiş ve 1913'te Osmanlı Devleti ile Bulgaristan arasında İstanbul Antlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşmayla Edirne, Osmanlı Devleti'ne geri verilmiş ve Türk-Bulgar sınırı olarak Meriç Nehri kabul edilmiştir. Osmanlı Devleti ile Yunanistan arasında 1913'te Atina Antlaşması imzalanmış ve buna göre Osmanlı Devleti Girit'in Yunanistan'a ait olduğunu resmen kabul etmiştir.




Balkan devletlerinin I. Dünya Savaşı Öncesi Osmanlı Devleti’nin İttifak Arayışları

Osmanlı Devleti, I. Dünya Savaşı öncesinde ilk olarak ilişkilerinde inişli çıkışlı bir seyir takip ettiği İngiltere'ye ittifak teklifinde bulunmuştur. Ancak İngiltere, Yakın Doğu'daki çıkarları için Rusya ile ortak hareket etmeye başlamıştır. Gerek Reval Görüşmeleri'nde alınan kararlar gerekse Rusya'nın uygulamak istediği politikaların Osmanlı topraklarından geçmesi, İngiltere'nin Osmanlı Devleti ile ittifakını zora sokmuştur.


BİLİYOR MUSUNUZ?
Osmanlı Devlet'i, İngiltere ile ittifak kurmak için teşebbüslere Trablusgarp Savaşı sırasında başlamıştır. Maliye Nazırı Cavid Bey, Winston Churchill’e (Vinstın Çörçil) iki ülke arasında ittifak yapılması konusunda teklifte bulunmuştur. 2 Kasım 1911'de bu teklife cevap veren Dışişleri Bakanı Edward Grey (Edvırd Grey), Osmanlı Devleti ile İtalya arasındaki savaşta İngiltere'nin kesin bir tarafsızlık politikası izleyeceğini bildirmiştir.


Londra Büyükelçisi Ahmet Tevfik Paşa, 1913'te İngiltere'ye ittifak teklifi yapmıştır. İngiliz Büyükelçisi Sir Louis Mallet (Sör Lui Melıt), Osmanlı Devleti'nin ittifak teklifinde müttefikleri Rusya ve Fransa'nın tavrının önemli olduğunu belirtmiştir. Bu nedenle en iyi yolun Osmanlı Devleti'nin tarafsız bir tutum izlemesi gerektiğini ifade etmiştir. Bu ittifak teşebbüslerinden sonra Osmanlı Devleti, I. Dünya Savaşı'nın başlamasına kadar İtilaf Devletleri'ne başka bir teklif yapmamıştır.

1914'te Dâhiliye Nazırı Talat Bey , Rus Dışişleri Bakanı Sazanov'a (Sazanof) Rusya'nın ittifakla ilgili ne düşündüğünü sormuştur. Bu teklife prensip olarak sıcak baktığını ancak böylesine önemli bir meselenin ciddi ele alınması gerektiğini belirtmiş ve zaman istemiştir. Ancak iki hafta sonra İstanbul'dan gönderdiği mektupta teklife olumsuz yanıt verilmiştir. Osmanlı Devleti, Almanlarla gizli ittifak antlaşmasını imzaladıktan sonra genel seferberlik ilan edince bundan en çok Ruslar rahatsız olmuştur.

Prusya'ya 1870'te mağlup olan Fransa, I. Dünya Savaşı öncesinde toparlanmış olsa da Almanya'ya karşı kendini emniyette hissetmemiştir. Bu konuda Avrupa'daki dengenin korunması ve Fransa'nın savunma hatlarının güçlendirilmesi gerektiğini isteyen Fransız cumhurbaşkanının, Osmanlı Devleti ile ilgili politikası net olmamıştır. Bu konuda Fransa ile müttefikleri İngiltere ve Rusya arasında belirli noktalarda çıkarlar çatışmıştır. Bu nedenle bazı devlet adamları, Rusya ile ters düşme pahasına Osmanlı Devleti'nin varlığının sürdürülmesi gerektiğini savunmuştur. Ancak Fransa; İngiltere ve Rusya'ya isteklerini yaptırma konusunda yeteri kadar güçlü olamamıştır.

Osmanlı Devleti; Rusya ve İngiltere'ye karşı Fransa'nın desteğini almaya çalışmıştır. Bu amaçla Cemal Paşa, Fransa-Türkiye Dostluk Cemiyetinin kuruluşuna önderlik etmiş ve 1914'te Fransa'ya gitmiştir. Cemal Paşa Fransa'dan, Osmanlı Devleti'nin İtilaf blokuna alınarak Rusya'dan gelebilecek darbelere karşı korunmasını istemiştir. Ancak Fransa, ittifak konusunda tek başına bir şey yapamayacağını ve bu konuyu müttefikleriyle de müzakere etmeleri gerektiğini belirterek Cemal Paşa'ya olumsuz yanıt vermiştir. Bu durumda İngiltere, Fransa ve Rusya; Osmanlı Devleti'nin ittifak taleplerinin kabul edilmesine imkân tanımamıştır.


Almanya ile Osmanlı Devleti arasında II. Abdülhamid Dönemi'nden itibaren iyi ilişkiler kurulmuştur. Almanya'nın İstanbul Büyükelçisi Wangenheim (Vangenhaym), Osmanlı ordusunun hiç iyi durumda olmadığını ve Osmanlı Devleti'nin kiminle ittifak yaparsa yapsın ona yük olacağını düşünmüştür. Wangenheim'ın (Vangenhaym) bu görüşlerine rağmen Alman İmparatoru II. Wilhelm, Balkanlarda Rusya'ya karşı Avusturya'nın her türlü desteğe ihtiyacı olduğunu ve bu nedenle Osmanlı Devleti'nin önemli olduğunu vurgulamıştır. Sadrazam Said Halim Paşa, 28 Temmuz 1914'te Wangenheim'ı çağırarak Rusya'ya karşı Almanya'yla gizli bir ittifak yapmak istediklerini ve bununla Üçlü İttifak'a dâhil edilmeyi beklediklerini bildirmiştir. Almanya ile Osmanlı Devleti arasında 2 Ağustos 1914'te ittifak antlaşması imzalanmış ve aynı gün Osmanlı Devleti genel seferberlik ilan etmiştir.
Yorumlar - Yorum Yaz
Anket
"PAROLAMIZ YA İSTİKLAL YA ÖLÜM" KİTABIMIZI OKUDUNUZ MU?
TÜRK İSLAM DEVLETLERİ TARİHİ
OSMANLI DEVLETİ TARİHİ
abdullahhoca

SİTEMİZE GÖSTERMİŞ OLDUĞUNUZ İLGİYE TEŞEKKÜRLER...
TARİH BİZDEN ÖĞRENİLİR.
Site Haritası