PAROLAMIZ YA İSTİKLAL YA ÖLÜM

Abdullah ŞAHİN

MENÜ
10.SINIF TARİH DERSİ
12.SINIF İNKILAP TARİHİ DERSİ
T.C İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ
YNT TV

1.2. XX. YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLI DEVLETİ

1.2. XX. YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLI DEVLETİ

Araştır Öğren Paylaş
Bir ülkede siyasi düzenin değişmesi, halkın hayatında ne gibi değişimler meydana getirir? Tartışınız.


1.2. 1. Siyasi Durum

Osmanlı Devleti XIX. yüzyıldan itibaren Fransız İhtilali ve Sanayi İnkıla-bı’nın etkisiyle yaşanan gelişmeler karşısında çok zor durumda kalmıştır. Hem sömürgecilik rekabetinde olan Avrupalı devletlerin Osmanlı topraklarını işgale başlamaları hem de devletin sınırları içerisinde yer alan azınlıkların isyanları Osmanlı Devleti’nin toprak kayıplarını artırmıştır.

II.Meşrutiyet’in İlanı: 

İttihat ve Terakki Cemiyeti, mason ve İtalyan Carbonari (Karbonari) teşkilatlarını örnek alarak kurulan bir örgüttür. Mekteb-i Tıbbiye öğrencileri tarafından Yeni Osmanlılar çizgisinde çalışarak teşkilatlanan cemiyet, daha sonra Mekteb-i Harbiye öğrencileri arasında yayıldı. Gizli faaliyet gösteren cemiyet üyeleri II. Abdülhamid’e karşıydı. Fransız İhtilali’nin düşüncelerini kendilerine örnek alan İttihat ve Terakki Cemiyetinin siyasal amacı Meşrutiyet’i ilan edip Mebusan Meclisinin açılmasını sağlamaktı. İngiltere ve Rusya’nın Reval’de bir araya gelerek Makedonya ve Boğazlar konusunda yaptıkları görüşmeler, İttihat ve Terakki Cemiyeti üyelerini tedirgin etmişti. Devleti dağılmaktan kurtarmak için bir an önce Meşrutiyet’in ilan edilmesi gerektiğini düşünen cemiyet üyeleri ayaklandılar. İttihat ve Terakki Cemiyetinin faaliyetleri neticesinde II. Abdülhamit yeniden Meşrutiyet’i ilan etti (23 Temmuz 1908) ve Kanun-ı Esasi (1876 Anayasası) yeniden yürürlüğe girdi.

II.Meşrutiyet’in Dönemi’nde İttihat ve Terakki Cemiyeti dışında; Osmanlı Ahrar Fırkası, İttihad-ı Muhammedi Fırkası, Fedakaran-ı Millet, Heyeti-i Mütefika-i Osmaniye Fırkası gibi birçok cemiyet kurularak ilk kez çok partili hayata da geçildi. Bulgaristan’ın bağımsız olması (1908), Bosna Hersek’in Avusturya tarafından işgal edilmesi (1908) ve Girit’in Yunanistan’a katılmasıyla (1908) beraber yaşanan olumsuzluklar, iç politikadaki huzursuzluğu daha da artırdı. Meşrutiyet yönetimine karşı olanlar tarafından 31 Mart Ayaklanması (13 Nisan 1909) çıkarıldı. Ayaklanma komutanlığını Mahmut Şevket Paşa’nın yaptığı kurmay başkanlığını Mustafa Kemal’in yaptığı Selanik’ten gelen Hareket Ordusu tarafından bastırıldı. Bu olaydan sonra II. Abdülhamit tahttan indirildi ve yerine Mehmet Reşat (V Mehmet) tahta çıkarıldı.

31 Mart Ayaklanması’nın bastırılmasından sonra İttihat ve Terakki Cemiyetinin ülke yönetimindeki etkisi daha da arttı. Kanun-ı Esasi’de değişiklik yapılarak padişahın meclisi feshetmesi zorlaştırıldı, padişahın veto hakkı sınırlandırıldı ve hükümet meclise karşı sorumlu hâle geldi. Bu değişikliklerle amaçlanan, anayasayı daha demokratik bir hâle getirmekti. Osmanlıcılık ve İslamcılık akımlarının sonuçsuz kaldığını gören İttihat ve Terakki Cemiyeti, Türkçülük politikasına ağırlık verdi.


Bilgi Notu
Trablusgarp: Kuzey Afrika’da bugün Libya adı verilen ülkededir. Dünya savaş tarihinde, savaş uçağı ilk kez 1911’de Trablusgarp Savaşı’nda Osmanlı Devleti’ne karşı kullanılmıştır.
Mustafa Kemal’in katıldığı ilk savaştır.


Trablusgarp Savaşı: 

1870’de siyasi birliğini kuran İtalya, sömürgecilik rekabetine katıldı. Fransa; Tunus, Cezayir ve Fas’ı; İngiltere ise Mısır’ı işgal etmişti. İtalya da Osmanlı Devleti’nin Kuzey Afrika’daki son toprağı olan Trablusgarp’a yöneldi ve Osmanlı Devleti’ne ültimatom vererek bu toprakların kendisine teslim edilmesini istedi. Osmanlı Devleti bu isteği kabul etmeyince İtalya, Osmanlı’ya savaş ilan etti (1911) (Harita 1.1).


Trablusgarp Savaşı haritası


Düşünelim Tartışalım
Harita 1.1’den yola çıkarak Osmanlı Devleti’nin Trablusgarp’ı gerektiği gibi savunamamasının nedeni neler olabilir? Değerlendiriniz.


Osmanlı, bölgeye karadan ve denizden gereken yardımı gönderemedi. Mustafa Kemal, Enver Bey ve Fethi Bey gibi gönüllü subaylar, Trablusgarp’a giderek halkı örgütleyip İtalyanlara karşı başarılı bir şekilde mücadele ettiler. Mustafa Kemal, Derne ve Tobruk’ta; Enver Bey, Bingazi’de önemli başarılar kazandılar.

İtalya, Osmanlı’yı zor durumda bırakmak için Çanakkale Boğazı’nı abluka altına aldı ve On İki Ada’yı işgal etti. I. Balkan Savaşı’nın başlaması üzerine Osmanlı Devleti barış istemek zorunda kaldı. İtalya ile Osmanlı Devleti arasında Ouchy (Uşi) Antlaşması imzalandı (18 Ekim 1912). Trablusgarp İtalya’ya bırakıldı. Böylece Osmanlı Devleti’nin Kuzey Afrika’daki varlığı sona erdi. On İki Ada da geçici olarak İtalya’ya bırakıldı.



Balkan Savaşları: 

Balkan Savaşları öncesi Batı Trakya, Makedonya, Arnavutluk ve Doğu Trakya Osmanlı Devleti’nin egemenliğindeydi. Karadağ’ın saldırısıyla başlayan I. Balkan Savaşı’nda; Sırbistan, Bulgaristan ve Yunanistan’ın da savaşa katılmasıyla birlikte Osmanlı Devleti kısa sürede yenilgiye uğradı. Bulgarlar, Kırklareli ve Edirne’yi işgal edip Çatalca’ya kadar ilerledi. Yunanlılar, Selanik’i ele geçirip Ege Adaları’nı işgal etti. Sırplar, Üsküp ve arkasından Manastır’ı işgal etti. Karadağlılar, İşkodra’yı ele geçirdi. Bütün bu gelişmeler yaşanırken Arnavutluk bağımsızlığını ilan etti. Büyük devletlerin arabuluculuğu neticesinde yapılan Londra Antlaşması (30 Mayıs 1913) ile Osmanlı Devleti, Midye- Enez hattının batısında kalan topraklarını kaybetti. Osmanlı Devleti karşısında büyük başarı kazanan Balkan Devletleri, toprak paylaşımı konusunda birbirleriyle anlaşamadılar. Bulgaristan’a karşı diğer Balkan Devletleri tarafından kurulan ittifaktan faydalanan Osmanlı Devleti, saldırıya geçerek Edirne ve Kırklareli’yi düşman işgalinden kurtardı.


Balkan Savaşları öncesi Osmanlı Devleti ve Balkan devletlerinin sınırları haritası
II. Balkan Savaşı sonucunda Balkan Devletleri Bükreş Antlaşması (10 Ağustos 1913) ile Osmanlı Devleti’nden aldıkları yerleri aralarında paylaştılar. Osmanlı Devleti Bulgaristan ile İstanbul, Yunanistan ile Atina ve Sırbistan ile İstanbul antlaşmalarını imzaladı. Sonuç olarak Balkan devletlerinin sınırları değişti. Osmanlı Devleti Makedonya, Arnavutluk, Ege Adaları gibi Balkan topraklarının büyük bir kısmını kaybetti.

Düşünelim ve Tartışalım
Balkan topraklarının kaybedilmesinin Osmanlı Devleti üzerindeki etkileri neler olmuştur? Tartışınız.

Balkan Savaşları sonrası Osmanlı Devleti ve Balkan devletlerinin sınırları haritası



Bilgi Notu
İstanbul Antlaşması (29 Eylül 1913) (Osmanlı-Bulgaristan): İki devlet arasında Meriç Nehri sınıra esas kabul edildi. Böylece Edirne, Kırklareli ve Dimetoka Osmanlı Devleti’nde kaldı.
Atina Antlaşması (14 Kasım 1913) (Osmanlı-Yunanistan): Taraflar, 30 Mayıs 1913 tarihli Londra Antlaşması’nın beşinci maddesi uyarınca, Ege Adaları’nın geleceğini Büyük Devletler’in kararına bıraktı.
İstanbul Antlaşması (13 Mart 1913) (Osmanlı-Sırbistan): Osmanlı ile Sırbistan arasında ortak sınır kalmadı. Makedonya’nın Sırbistan’a bırakılan topraklarında kalan Müslüman ve Türk ahalinin hak ve hukuku ile ilgili anlaşmaya varıldı.


Osmanlı Devleti’ni dağılmaktan kurtarmak ve eski görkemli günlerine geri döndürmek amacıyla çeşitli fikirler ortaya atılmıştır.


Bu fikirlerin başlıcaları Osmanlıcılık, İslamcılık, Türkçülük ve Batıcılık olmuştur.

-Osmanlıcılık akımı;
dil, din ve etnik farklılıkları gözetmeksizin devletin sınırları içerisinde yaşayan bütün toplumları bir arada tutarak bir Osmanlı milleti yaratma amacını taşımaktaydı. Osmanlıcılık, Balkan milletlerinin isyan edip Osmanlı Devleti’nden ayrılmasıyla geçerliliğini yitirmiştir.

-İslamcılık fikri

Hangi milletten olursa olsun bütün Müslümanları halifenin etrafında toplamayı amaçlayan İslamcılık fikri de Araplar gibi Müslüman milletlerin bağımsız devlet kurmak istemeleriyle önemini kaybetmiştir. Osmanlıcılık ve İslamcılık fikirlerinin devletin dağılmasını önlemek konusunda geçerliliğini yitirmesiyle Türkçülük fikri önem kazanmıştır.

-Türkçülük fikri
Bu akımın savunucuları, Türkleri millî bir duygu etrafında birleştirmeyi amaçlamıştır. Türkçülük fikri Millî Mücadele’nin başarıya ulaşmasındaki en önemli faktörlerdendir.

-Batıcılık fikri
Batıcılık ise Batı’nın siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel görüşlerine uygun bir devlet anlayışını savunur. Osmanlı Devleti’ni dağılmaktan kurtaramamıştır ama Batı’nın bilimsel ve teknik gelişmelerinin örnek alınması, Türkiye Cumhuriyeti’nin gelişmesinde önemli bir etken olmuştur.


1. 2. 2. Sosyal durum

Osmanlı Devleti’nin savaşlarda aldığı ağır yenilgilerle beraber toprak kayıpları da artmıştı. Özellikle Balkan Savaşları sonrasında kaybedilen topraklarda büyük kitleler hâlinde Türkler bırakıldı. Bu topraklarda kalan Türkler, gördükleri baskılar karşısında Anadolu’ya göç etti.

Doğu Anadolu’da işgale uğrayan yerlerden halk daha güvenli gördüğü başka kentlere göç etmeye başlamıştı. Göçün yaratmış olduğu karmaşa da sosyal hayatı olumsuz etkiledi. Bu karmaşanın yaşandığı yerlerin başında daha fazla göç almaya başladığı için Orta Anadolu gelmekteydi. Savaşın yaratmış olduğu başka olumsuzluklar da vardı. Bunların başında eşkıyalık faaliyetleri sebebiyle ülkedeki asayişin ortadan kalkması ve temel gıda maddelerindeki pahalılık geliyordu. Savaşın ilanından sonra fiyatların yükselmesi halkın alım gücünü düşürdü. Çünkü Osmanlı Devleti bir tarım devleti olmakla beraber şeker, un gibi gündelik yaşamda son derece önemli olan tarım ürünlerini ithal eder durumdaydı.

Bunun yanında Osmanlı sosyal hayatında olumlu gelişmeler de yaşanmıştı. XIX. yüzyılda ulaşım ağının gelişmesiyle şehirlerin sayısı arttı. Artan şehirleşmeyle beraber altyapı, su, tramvay, hava gazı hizmetlerinin sağlanması çalışmaları önem kazandı. Osmanlı Devleti’nde 1860’lardan itibaren demir yollarının hizmete girmesiyle şehirler arası ulaşım gelişir. XIX. yüzyılda posta teşkilatının kurulması, telgrafın yaygınlaşması ve gazetelerin çıkarılmasıyla haberleşmede önemli gelişmeler sağlandı. Yaşanan bu gelişmeler şehirlerin önemini artırdı.

1. 2. 3. Ekonomik Durum


Oku-yorum
Şevket Süreyya Aydemir, bu göç dramını şu acılı sözlerle belirtir: “Evet Rumeli göçüyordu. Rumeli boşalıyordu. Rumeli Türkleri akıp geliyorlardı. Rumeli’yi yüz yıllarca evvel alan, Rumeli’de yüzyıllardır yaşayan son Türkler, 20. yüzyılın başında alevlenen bu yangının alevleri içinde yanarak, çamurlar içinde eriyerek, her sürünüşte biraz daha azalarak, biraz daha kaybolarak, her an daha koyulaşan bir karanlığın içinde, sonu bilinmez geleceklere doğru akıyorlardı. Bu kaçışta ya arkadan düşman yetişir, kafileyi kılıçtan geçirir; ya soğuk, açlık, hastalık, yağmurlar ve bin bir çeşit bela, kafileyi her gün küçültür, yoksullaştırır.”

İbrahim Artuç, Balkan Savaşı, s.150-151.​
Günümüzde de yaşanan savaşlar sonrasında, göçler yaşanmakta mıdır? Araştırınız.

Avrupa devletleri Sanayi İnkılabı’yla beraber hızla ekonomik büyüme sağlarken Osmanlı Devleti kendi sanayileşmesini gerçekleştiremedi. Avrupalı ülkelerin rekabetiyle açık pazar haline dönüştü. Kısa sürede yerli sektörler çöküntüye uğradı. Dış ticaretin yapısı değişti, sanayi tüketim malları ithal eden ve tarımsal ürünler ve madensel ham maddeler ihraç eden ekonomik bir yapı ortaya çıktı. Bu durum dış ticaret açığının büyümesine neden oldu. Bu açıklar 1850 yılına kadar altın ve gümüş ihracı ile karşılanırken 1854 yılından sonra Avrupa ülkelerinden borç alınarak karşılanmaya başlandı. Böylece Osmanlı Devleti’nin serbest ticaret yolu ile Avrupa ülkelerine olan bağımlılığına bir de ekonomik bağımlılık eklenmiş oldu.

Osmanlı Devleti’nin ekonomisi, tarıma dayalıydı. Fakat uzun süren savaşlar, yaşanan toprak kayıpları ve tarımda çalışması gereken nüfusun cephelerde olmasından dolayı tarıma dayalı ekonomi olumsuz etkilendi. XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin mali sıkıntıları giderek arttı ve Kırım Savaşı’nda ilk kez dışarıdan borç alındı. Kırım Savaşı’yla ilk defa yapılan dış borçlanmanın ardından yirmi yıl içinde on beş farklı dış borçlanma daha yapıldı. Alınan paralar, yatırımlar için ya da üretimi arttırmak amacıyla harcanmayıp devletin genel giderleri için harcandı. Bu yüzden borç alınan 127 milyon liraya karşı, devletin faizlerle birlikte 259 milyon lira geri ödemesi gerekmişti. Osmanlı Devleti, aldığı borçların faizini bile ödeyemeyince iflas ettiğini açıkladı. 20 Aralık 1881’de yayımlanan Muharrem Kararnamesi ile alacaklı olan devletler Düyûn-ı Umûmiye İdaresini (Genel Borçlar İdaresi) kurdular. Bu idarenin kurulmasıyla Osmanlı maliyesi alacaklı devletlerin denetimi altına girdi. Bu olumsuz gelişmelerin ardından Osmanlı Devleti ekonomik bağımsızlığını kaybetti.




Yorumlar - Yorum Yaz
Anket
"PAROLAMIZ YA İSTİKLAL YA ÖLÜM" KİTABIMIZI OKUDUNUZ MU?
TÜRK İSLAM DEVLETLERİ TARİHİ
OSMANLI DEVLETİ TARİHİ
abdullahhoca

SİTEMİZE GÖSTERMİŞ OLDUĞUNUZ İLGİYE TEŞEKKÜRLER...
TARİH BİZDEN ÖĞRENİLİR.
Site Haritası