PAROLAMIZ YA İSTİKLAL YA ÖLÜM

Abdullah ŞAHİN

MENÜ
10.SINIF TARİH DERSİ
12.SINIF İNKILAP TARİHİ DERSİ
T.C İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ
YNT TV

1.4. ANADOLU’NUN TÜRKLEŞMESİ

1.4. ANADOLU’NUN TÜRKLEŞMESİ


TARTIŞALIM

Anadolu'nun Türkleşmesinde etkili olan gelişmeler nelerdir?



Boylar Birliğinden Devlete

Tarih sahnesine çıktıkları andan itibaren Türkler, devlet kurma idealine sahip olmuştur. Gerek Orta Asya'da gerekse göç edilen bölgelerde köklü devletler kurmaları bu ideallere sahip olduklarını kanıtlamaktadır. Hun, Kök Türk, Uygur, Karahanlı, Gazneli, Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti birlikte düşünüldüğünde, tarihin hemen her döneminde bağımsız bir Türk devletinin olduğu görülmektedir.


Türkler, Orta Asya'daki ilk dönemlerinden itibaren boylar birliği şeklinde teşkilatlanmıştır. Bu teşkilatlanmada, Türk toplumunun en küçük yapısını oguş denilen aile oluşturmuştur. Oguşların birleşmesiyle urug yani sülale, urugların birleşmesiyle de boylar meydana gelmiştir. Boyların bir araya gelmesiyle oluşan topluluğa bodun yani millet; milletin oluşturduğu en büyük siyasi teşkilat olan devlete ise il veya el denilmiştir.


BİLİYOR MUSUNUZ?

Bodun, boy (bod) sözcüğünün çoğulu olup boylar birliği anlamına gelmektedir. Çünkü bodun aynı soydan olan ve aynı dili konuşan boyların, bir bey etrafında toplanmasıyla meydana gelmektedir. Yine bir bey tarafından bodunların bir araya getirilmesiyle de Türk Devleti (Türk Eli) ortaya çıkmaktadır.

Boy, eski Türk devletlerinin oluşumunda en dinamik yapıdır. Türk boylarının sık sık birleşerek devlet hâline gelmesi, iç ve dış sebeplerle dağılması ve tekrar tekrar yeni devletler oluşturması bu dinamik yapıyı kanıtlar niteliktedir. Ailelerin ve sülalelerin reisleri tarafından seçilen beyin, törenin uygulanmasını sağlamak, adaleti gözetmek, ekonomik faaliyetleri yürütmek, dayanışmayı sürdürmek ve boyu korumak gibi sorumlulukları vardır.

Orta Asya'daki devlet anlayışını Anadolu'da da devam ettiren Türkler, Malazgirt Zaferi sonrasında ilk Türk beyliklerini kurmaya başlamıştır. Türklerin boylar hâlinde konar-göçer olarak yaşamlarını sürdürmeleri, merkezî devletlerin kuruluşunu yavaşlatmış ve bu devletlerde çeşitli sıkıntılar ortaya çıkartmıştır.


Türkiye Selçuklularında Teşkilat ve Sosyokültürel Yapı
Türkiye Selçuklu Devleti, kuruluş döneminde bir taraftan Bizans'ı ve Haçlı saldırılarını bertaraf etmek diğer taraftan Türk beylikleri ve Eyyubilerle mücadele etmek zorunda kalmıştır. Bu durum sosyal ve ekonomik alanda ilerlemeyi geciktirmiştir. 1176 Miryokefalon Zaferi ile Bizans'a ağır bir darbe vuran Türkiye Selçukluları, Danişmentlileri de ortadan kaldırdıktan sonra siyasi, sosyal ve ekonomik teşkilatlanma çalışmalarına ağırlık verebilmiştir.

Türkiye Selçuklularının devlet teşkilatının oluşumunda, diğer Türk devletlerinin izleri görülmekle birlikte, en etkili devlet Büyük Selçuklu Devleti olmuştur. Türk devletlerinin genelinde olduğu gibi Türkiye Selçuklularında da tahta kimin geçeceği konusu kesin bir hükme bağlanmadığı için şehzadeler arasında taht kavgaları yaşanmıştır. Türkiye Selçuklularında veliahtlık müessesesi devam etmiş ve sultan, büyük veya küçük ayırt etmeksizin oğullarından birini veliaht seçmiştir. Veliahtlık, Eski Türk geleneğinde olduğu gibi babadan oğula, oğul küçük ise kardeşe geçse de bu durum da taht kavgalarını önlemeye yetmemiştir.

BİLİYOR MUSUNUZ?

Türkiye Selçuklularında eski bir Türk geleneği olarak ülke topraklarının, hanedan üyelerine paylaştırıldığı da olmuştur.

II. Kılıç Arslan, 11 oğlunu ülkenin farklı bölgelerine göndermiş ve bu durum büyük sarsıntılara sebep olmuştur.



Moğolların Anadolu'yu kasıp kavurduğu dönemde farklı bir uygulamaya gidilmiştir. Zaman zaman şehzadeler, taht mücadelelerinde birbirlerine üstünlük sağlayamamıştır. Bu durum karşısında tecrübeli devlet adamlarının uzlaşmayı sağlamasıyla şehzadeler, eş hükümdarlar şeklinde devleti yönetmiştir. Ancak bütün bu otorite kayıplarına rağmen Selçuklu Hanedanı'nın meşruiyeti tartışma konusu yapılmamıştır.

Türkiye Selçuklularında devletin yönetim merkezi olan ve dergâh veya bargâh olarak da anılan saray, hem devletin idare merkezi hem de hükümdarın şahsî ikametgâhı olmuştur. Sultanın özel hayatını sürdürdüğü saray bölümüne harem denmiştir. Saray teşkilatında en önemli görevliye hâcip denmiş ve hâciplerin reislerine de “hâcibü'l-hüccab” denmiştir. Konya'daki Alâeddin Köşkü, Kayse-ri'de Keykubâdiye Sarayı, Beyşehir'deki Kubâdâbâd Sarayı, Alanya’daki Alâiye Sarayı Türkiye Selçukluları Dönemi'ne ait önemli saraylardandır.

Türkiye Selçuklularında sultanın mutlak vekili olarak vezir görev yapmış ve sultan adına devleti idare etmiştir. Fakat devletin Moğol baskısıyla zayıfladığı dönemde artık vezir başta olmak üzere üst düzey devlet görevlileri, sultan tarafından değil İlhanlılar tarafından seçilmeye başlanmıştır.

Türkiye Selçuklu Devleti'nin askerî teşkilatı da esas itibariyle Büyük Selçuklu Devleti'nin devamı şeklinde olmuş ve boylar birliği esasına dayanmıştır. Bununla birlikte Türkmenlerin, devletin devamında sorunlara neden olmaya başlaması, devlette gulâm sisteminin yaygınlaşmasına sebep olmuştur. Saray işlerini yapmak ve sultanın yakın hizmetini görmek için gerekli olan kişiler, gulâmhanede yetiştirilen kişilerden seçilmiştir. Ücretli askerlik uygulaması Türkiye Selçuklularında özellikle XIII. yüzyılın başlarından itibaren görülmüştür.

Türkiye Selçuklu Devleti'nde askerî, idari, mali ve hukuki bütün devlet işlerinin karara bağlandığı ve en yüksek yönetim organına Divân-ı Saltanat veya Divân-ı Alâ denmiştir. Divân-ı Saltanat ve Divân-ı Alâ günümüzdeki bakanlar kurulu gibi çalışmıştır. Divân-ı Saltanat'a sultandan sonra devletin en yetkili kişisi olan vezir başkanlık etmiştir.

Atabeg veya atabey uygulaması Türkiye Selçukluları'nda da devam etmiştir. Şehzadeler, melik unvanı ile küçük yaştan itibaren devlet işlerinde tecrübe kazanmaları için atabeg denilen devlet adamlarının gözetiminde vilayetlere gönderilmiştir. Bununla birlikte atabeglerin siyasette güçlenmemesi için gerekli tedbirler alınmıştır.

Türkiye Selçuklu Devleti, Büyük Selçuklu Devleti ile idari alanda benzer özellikler göstermiştir. Bununla birlikte Nâib-i Saltanat ve pervane gibi Büyük Selçuklularda bulunmayan görevliler Türkiye Selçuklu Devleti'nde bulunmuştur. Nâib-i Saltanat veya Niyâbet-i Saltanat, ilk defa Türkiye Selçuklularında görülmüştür. Başkentte hükümdara vekâlet eden nâipler, hükümdarın devlet merkezinde bulunmadığı zamanlarda devlet işlerini yürütmüştür.

Büyük Selçuklu Devleti'nin geliştirdiği ikta sistemi, taşra teşkilatında Türkiye Selçukluları tarafından da uygulanmıştır. Türkiye Selçuklularında arazi işlerinden sorumlu olan ve bunlarla ilgili işleri düzenleyen menşur ve beratları hazırlayan görevliye de pervane denmiştir. Pervane üst düzey bir memuriyet olmamasına rağmen Divân-ı Alâ'nın üyelerinden kabul edilmiştir.

CEVAPLAYALIM

Türkiye Selçuklu Devleti'nde sarayda hangi görevliler bulunmaktadır?

ÖRNEK METİN
  • İkta askeri (Temsilî)
  • Türkmenler
  • Hassa kuvvetleri (gulâmlar)
  • İkta sahiplerinin verdiği kuvvetler (Görsel 1.17)
  • Vassal devlet kuvvetleri
  • Ücretli askerler
Türkiye Selçuklu ordusunun başkumandanı Beylerbeyi veya Emirül-Ümerâ unvanı taşırdı. Ordu kumandanlarına subaşı, sipehsâlar,serleşker denirdi. Bunlar aynı zamanda bulundukları mıntıkaların emniyet ve asayişini sağlamakla da meşgul olurdu. Türkmen kuvvetlerinin başında ise beyler bulunurdu. Selçuklularda donanma kumandanlarına Reis'ül-Bahr veya sahillerin kumandanı anlamında Meliküs-Sevâhil denirdi. Donanma kumandanlarına ayrıca Emîr-i Sevâhil de denilmiştir (Sevim-Merçil, 1995, s.512'den düzenlenmiştir).

Malazgirt Zaferi sonrası Anadolu'da yaklaşık bir asır süren siyasi istikrarsızlığa Türkiye Selçuklu sultanları son vermiş ve Selçukluların adil davranışları, yerli halk üzerinde olumlu etkilerini göstermiştir. Öyle ki devrin yerli halkları Süryani, Ermeni ve Rumlar; Bizans idaresine karşı Selçukluları tercih etmiştir. Türkiye Selçukluları, Anadolu'da yaşayan gayrimüslimlere, Müslüman halka bir zarar vermedikleri sürece müsamaha ile davranmışlardır. Bizans'ın baskısından bıkan Hristiyanlar artık Türklerin hâkimiyeti altında yaşamaktan memnun olmuştur. Selçukluların Anadolu'da sağladığı huzur ortamı, bölgedeki farklı din ve kavimlerin uyum içinde yaşamalarını ve ortak bir kültürün ortaya çıkmasını sağlamıştır.

Selçuklular, fethettikleri bölgelerde şehirlerin dışına yerleşmiş ve iç kale, sur içi ve sur dışı denilen bölümlerden oluşan şehirler kurmuştur. Yerleşilen veya yeni kurulan bir şehirde ilk iş olarak güvenlik sağlamış; idari, mali, adli yöneticiler belirlenmiş ve vergi tahsili için tahrir yapılmıştır.

Türkiye Selçukluları zamanında Anadolu'da gelişen Türk İslam medeniyeti doğudan gelen bilim ve sanat adamlarıyla da kuvvetlenmiştir. Doğudan gelen âlim ve sanatkârlar, özellikle Anadolu'da büyük mutasavvıf ve düşünürler yetişmesini sağlamıştır.

BİLİYOR MUSUNUZ?

1165-1240 yılları arasında yaşamış olan ve İslam dünyasının en meşhur sûfîlerinden olan Muhyiddin Arabî, Türkiye Selçukluları Dönemi'nde bir süre Konya'da yaşamıştır. Onun fikirleri, talebesi ve manevi evladı Sadreddin Konevî tarafından devam ettirilmiştir.
Yorumlar - Yorum Yaz
Anket
"PAROLAMIZ YA İSTİKLAL YA ÖLÜM" KİTABIMIZI OKUDUNUZ MU?
TÜRK İSLAM DEVLETLERİ TARİHİ
OSMANLI DEVLETİ TARİHİ
abdullahhoca

SİTEMİZE GÖSTERMİŞ OLDUĞUNUZ İLGİYE TEŞEKKÜRLER...
TARİH BİZDEN ÖĞRENİLİR.
Site Haritası