HZ.MUHAMMED DÖNEMİ
Hz. Muhammed’in Döneminin Özellikleri
Hılfü’l Fudul: Peygamberimizin, Peygamberliğinden önce haksızlıklara karşı koymak ve haksızlığa uğrayanların haklarını savunmak ve almak için kurulmuş olan ve Peygamberimiz'in de üye olduğu topluluk, cemiyet. Peygamberimizin katıldığı ilk dernek / Vakıftır. Hz. Muhammed de gençlik yıllarında, yapılan bu ittifaka bizzat katılmıştır. Peygamberlik döneminde, “Abdullah b. Cüdân’ın evinde yapılan Hilfu’l-Fudûl anlaşmasında ben de vardım, orada bulunuşumu ve o anlaşmaya katılışımı bir sürü kızıl deveye değişmem ve şimdi, o cemiyete çağrılsam memnuniyetle katılırım.” demiştir |
RAHİP BAHİRA OLAYI
Hz. Muhammed’in dokuz (veya on iki) yaşında bulunduğu sırada amcası ticaret amacıyla Suriye’ye gitmeye karar verdiğinde o da amcasıyla birlikte gitmek istedi. Yeğeninin bu konudaki ısrarını gören Ebû Tâlib onu da yanına aldı. Kervan Suriye topraklarındaki Busrâ’da konakladı. Burada bir manastırda yaşayan Bahîra adlı rahip kafileyi yemeğe davet etti. Bahîra, Ebû Tâlib’e, Muhammed’in incil’de gönderileceği vaat edilen peygamber olduğunu söyledikten sonra başına gelebilecek bazı tehlikelere dikkat çekmiş ve onu iyi korumasını tavsiye etmiştir. Ebû Tâlib bunun üzerine seyahatını yarıda kesip Mekke’ye dönmüştür.
Ficar Savaşları
Araplar, haram aylar olarak kabul edilen zilkade, zilhicce, muharrem ve recep ayında savaş yapmazlardı. Bu aylarda yapılan savaşlara Ficar Savaşları denilirdi.
HZ. MUHAMMED’İN PEYGAMBERLİĞİ
Hz. Muhammed’e 610 yılında Allah tarafından Cebrail aracılığı ile ilk vahiy gönderildi. Böylelikle Peygamberlik görevi başlamış oldu. Mekke müşriklerinin çoğu, daha önceden Muhammed’ül Emin (güvenilir) lakabını taktıkları Hz. Muhammed’in çağrısına, olumlu karşılık vermedi.
Bu şekilde davranmalarının nedeni sadece getirmiş olduğu dine inanmak istememeleri değil mevcut düzenleri içerisinde yeni dinin köklü değişiklikler getirmesiydi. İslam dini; Cahiliye Dönemi’nde gündelik yaşamın bir parçası olan putlara tapma, falcılık-büyücülük, kan davaları, gasp, içki, zina, faiz ve kadınlara kötü muamele gibi birçok kötü alışkanlığı yasaklamıştır. Bu durum, cahiliye toplumundaki önderlerin tepkisini çekmiştir. İslam’ın ilk dönemlerinde kayıtsız kalma, alay etme şeklinde kendini gösteren tepkiler ilerleyen zamanlarda, Müslümanlara yönelik şiddete ve işkencelere dönüşmüştür. Müslümanlar ise yapılan bütün bu zulümlere aynı şekilde karşılık vermemişler ve Hz. Peygamber’in izniyle güvenli gördükleri yerlere hicretle yetinmişlerdir.
-Varaka Bin Nevfel Hz.Muhammede Peygamberlik geldiğini söyleyen kişidir.
İlk Müslümanlar
Ebu Lehep Kimdir? Peygamber efendimizin amcalarındandır. Adı Abdüluzza idi. Künyesi Ebü’l-Utbe’dir. Resûlullah efendimize çok eziyet edip, kin beslemesi ve alay etmesi sebebiyle “Alev Babası” yâni cehennemlik mânâsına “Ebû Leheb” lakabıyla meşhur oldu. Bu lakabı Kur’ân-ı kerîmde zikr edildi. |
Habeşistan’a Hicret;
Müşriklerin Müslümanlara eziyet yapmaktaydı. Müslümanlar ibadetlerini serbestçe yapamıyor, açıktan Kur'an okuyamıyorlardı. Bu sebeple Hz.Peygamber, müslümanların daha emin bir yer olan Habeşistan'a hicret (göç) etmelerine, izin verdi. Onbir erkek ve dört kadından oluşan ilk kafile, Hz. Muhammed (s.a.s.)'in, Peygamberliğinin beşinci yılında Mekke'den gizlice çıkarak Kızıldeniz yoluyla Habeşistan'a gitti. İçlerinde Hz. Osman ve eşi Peygamberimizin kızı Rukiye de vardı. Orada çok iyi karşılanan müslümanlar, güvenli ve huzurlu bir hayata kavuştular. Bu ilk kafile, Habeş Necaşisi Ashame tarafından güzel karşılandı. İlk giden kafilenin iyi karşılandığını duyan müslümanlardan 80 kişilik ikinci bir grup daha bir yıl sonra oraya hicret ettiler. Bunların başında Hz. Ali'nin kardeşi Cafer-i Tayyar bulunuyordu. Necaşi, muhacir Müslümanları Mekkeli müşriklere iade etmeyip onları himaye etti. Onlara her türlü kolaylığı sağladı.
Peygamberimiz'in (s.a.v.) Habeş hükümdarı Necaşî Ashame'nin canaze namazını kıldırması Necaşi’nin Müslümanlara gösterdiği ilgiyi ve yaptığı iyilikleri unutmayan Peygamberimiz, onun vefat haberini aldığı zaman, “Kardeşiniz Necaşi vefat etmiştir. Kalkın, cenaze namazını kılalım.” diyerek gıyabında cenaze namazı kılmış ve ona dua etmiştir. |
Kureyş’in Müslümanları Boykotu
Peygamberliğin altıncı yılında Hamza ve Ömer’in Müslüman olmaları, Hz. Peygamber ve Müslümanları çok sevindirmişti. Çünkü onlar güçlü ve itibar sahibi kişilerdi. Özellikle Hz. Peygamberi öldürmeyi hedefleyen Ömer’in Müslüman olması müşrikleri şaşkına çevirmişti. Bunun sonucunda Müslümanlar güç kazanmış ve çekinmeden Kâbe’de ibadet etmeye başlamışlardı. Kureyş’in önde gelenleri, Ebu Cehil’in başkanlığında toplanarak Müslümanlara yönelik boykot kararı aldılar.
Boykot şu hususları içermekteydi:
Hüzün Yılı Peygamberliğin onuncu yılı 620 yılında muhasaradan bir müddet sonra Peygamberimizin amcası Ebu Talip, ondan kısa bir süre sonra da Hz. Hatice vefat etti. Peygamberimiz her ikisinin de vefatına çok üzüldü. Bu yıla “hüzün yılı” adı verildi. |
Taif’i İslama Davet
Ebu Talip’in vefatı üzerine Peygamberimizi himaye edecek kimse kalmayınca müşrikler ona karşı saldırganlıklarını arttırdılar. Bunun üzerine Hz. Muhammed (s.a.v), İslam’ı Mekke dışına da yaymak ve destek bulmak amacıyla Taif’e gitmeye karar verdi. Peygamberimiz, 620 yılında evlatlığı Zeyd bin Harise’yi de yanına alarak Taif’e gitti. Taifliler Müslüman olmayı reddettiler Peygambere saldırdılar ayakları kanlar içinde kalan Hz. Peygamber (s.a.v) ve Zeyd güçlükle oradan uzaklaştı. Bir bağa sığındılar. Burada Addas adındaki bir köle onlara üzüm ikram etti. Addas daha sonra Müslüman oldu. Hz. Peygamber (s.a.v), Mutim bin Adiyy adındaki bir Mekkelinin himayesiyle tekrar Mekke’ye dönebildi.
İsra ve Miraç mucizeleri
İsra: Hz. Muhammed’e bir gece bazı ayetler göstermek ve lütuflarda bulunmak için Mekke’deki Mescid-i Haram’dan alıp Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya götürülmesi olayıdır..
Miraç: Yükselmek ve yükselme aracı anlamına gelir. Dinî bir terim olarak miraç, Hz. Peygamber’in, isra olayından sonra mucizevi bir şekilde göğe yükseltilerek Allah’ın ayet ve olağanüstü nimetlerinin ona gösterilmesidir.
AKABE BİATLARI
Birinci Akabe Biatı
Peygamberimiz, bir yandan İslam’ı Mekkelilere tebliğ ederken öte yandan hac mevsiminde dışarıdan gelenlere de anlatıyordu. Hz. Peygamber (s.a.v), 620 yılında hac için Mekke’ye gelen Hazreç kabilesinden Medineli altı kişiyle Akabe’de görüştü ve onlara İslam’ı anlattı. Onlar da İslam’ı kabul ettiler ve bir yıl sonra aynı yerde buluşmak üzere sözleştiler. Medine’ye döndükleri zaman Hz. Muhammed’i (s.a.v) ve İslam’ı anlattılar. Ertesi yıl, Medine’den hac kafileleriyle birlikte gelen Evs ve Hazreç kabilelerinden toplam on iki Müslüman yine Akabe mevkiinde Hz. Peygamber’le gizlice buluştu. Burada Hz. Peygamber’le bir sözleşme yaptılar. 621 yılında yapılan bu sözleşmeye göre orada bulunanlar, “Allah’a şirk koşmayacaklarına, hırsızlık ve zina yapmayacaklarına, çocuklarını öldürmeyeceklerine, kimseye iftira etmeyeceklerine, Allah’a ve Resulüne itaatten ayrılmayacaklarına” dair söz verdiler. Bu sözleşmeye İslam tarihinde Birinci Akabe Sözleşmesi (Biatı) denilmiştir.
Hz. Muhammed (s.a.v), bu sözleşme sonrasında Mus’ab bin Umeyr’i İslam’ı anlatmak üzere Medine’ye gönderdi. Mus’ab’ın çalışmaları sayesinde bir yılda Medine’de Evs ve Hazreç kabilelerinin tamamına yakını Müslüman oldu. Hz. Peygamber (s.a.v), durumu haber alınca çok sevindi.
İkinci Akabe Biatı
622 yılının hac mevsiminde Medine’den Mekke’ye çok kalabalık bir grup geldi. Aralarında ikisi kadın, yetmiş beş Müslüman da bulunmaktaydı. Akabe’de Peygamberimizle görüşen Müslümanların başında Mus’ab bin Umeyr vardı. Peygamberimiz, “kadınlarını ve çocuklarını korudukları gibi kendisini de koruyacaklarına, iyi ve kötü günlerde kendisine itaat edeceklerine, bollukta ve darlıkta mali yardımda bulunacaklarına, iyiliği emredip kötülüğe engel olacaklarına”13 dair Medinelilerden söz istedi. Onlar da Allah’ın Resulüne her şartta kendisini koruyacaklarına dair söz verdiler ve onu Medine’ye davet ettiler. Bu sözleşmeye de İkinci Akabe Sözleşmesi denir.
Peygamberimizin isteği üzerine Medineliler on iki temsilci seçtiler. Bu temsilciler aracılığıyla Hz.
Peygamber’le güvenli bir şekilde irtibat kurulacaktı. Aynı zamanda bu temsilciler Medine’de insanlara
İslam’ı anlatacak, hicret edecek Müslümanlar ve Hz. Peygamber için gerekli hazırlıkları yapacaklardı. Medineli
Müslümanlar dikkatleri üzerlerine çekmeden Akabe’den gizlice ayrıldılar.
HİCRET OLAYI
Mekke'de puta tapanların baskıları artınca Müslümanlar kısa süre içinde Medine'ye göç ettiler. Hz. Muhammed de 622 yılı Ağustos ayında Hz. Ebubekir ile birlikte Medine'ye geldi. İslam tarihinde Müslümanların Mekke'den Medine'ye göç etmelerine "hicret" denilmiştir. Hz. Muhammed Medine'de yaşayan Müslümanlar, henüz Müslüman olmayan Araplar ve Yahudiler arasında geçerli olan bir "Vatandaşlık Antlaşması" yapılmasını sağladı.
Medine Sözleşmesi
Hz. Muhammed (s.a.v), Medine’de bulunan tüm Müslüman, Yahudi ve müşrik kabilelerin katıldığı bir sözleşme imzaladı. Bu sözleşme esas alınarak kurulan Medine Şehir Devleti, anayasası olan çok kültürlü bir yapıya sahipti. Buna göre Yahudiler iç işlerinde özerk olup Medine’nin savunması gibi konularda sözleşme esaslarına uyacaklardı. Farklı din mensupları için de din ve vicdan hürriyeti vardı. İslam tarihinde bu sözleşmeye ”Medine Sözleşmesi” denir.
Bu antlaşmaya göre;
Müslümanların Medine'ye göç etmesinin sonucunda;
Müslümanlar zulüm ve işkenceden kurtulmuşlar, İslam dininin gereklerini serbestçe yerine getirme imkanına kavuşmuşlardır. İslamiyet’in yayılması hızlanmıştır. Medine İslam Devleti'nin temelleri atılmıştır. Bu olay Hz. Ömer döneminde takvim başlangıcı olarak kabul edilmiştir (639).
İLK MESCİD Hicret sırasında Kuba’da Kuba Mescidi’ni inşa ettiler. Bu mescit Resulullah’ın inşa ettiği ilk mescittir. Hz. Ali, emanetleri sahiplerine verdikten sonra gelip Kuba’da onlara yetişti. Cuma günü Kuba’dan ayrılarak Medine’ye doğru yola çıktılar ve Ranuna Vadisi’nde ilk cuma namazını kıldılar. Daha sonra Medine’ye hareket eden Hz. Peygamber ve arkadaşları, Medine’de büyük bir coşkuyla karşılandı. |
HZ.MUHAMMMED DÖNEMİ SAVAŞLAR
Bedir Savaşı (624)
Müslümanlarla Mekkeliler arasında yapılan ilk savaştır. Müslümanlar Şam'dan Mekke'ye dönmekte olan bir kervanı ele geçirmek için Bedir'e geldiler. Kervanın başında bulunan Ebu Süfyan durumu öğrenince hem Mekke'den yardım istedi, hem de kervanın yolunu değiştirdi. Müslümanlar kervanı beklerken karşılarında kendilerinden çok daha güçlü bir Mekke ordusuyla karşılaştılar. Aralarındaki bu güç farkına rağmen Hz. Muhammed'in komutasındaki İslam ordusu kesin bir zafer kazanmıştır.
Bedir Savaşı'nın sonucunda,
Müslümanların kendilerine ve Hz. Muhammed'e güvenleri artmıştır. Ele geçirilen ganimetin beşte dördü savaşa katılanlar arasında eşit olarak paylaştırılmış, beşte biri de Hz. Muhammed tarafından Medine'deki ihtiyaç sahiplerine dağıtmıştır. Bu uygulama daha sonra kurulan bütün İslam devletlerine örnek olmuş, elde edilen ganimetin beşte biri devlet hazinesine aktarılmıştır. Ganimetlerin savaşa katılanlara dağıtılması, daha sonraki savaşlara katılımı artırıcı bir etken olmuştur. Mekkelilerin diğer kabileler ve şehirler arasındaki gücü azalmıştır. Esir alınan Mekkelilerden zengin olanlar fidye karşılığında, okuma yazma bilenler ise 10 Müslüman çocuğuna okuma yazma öğretmeleri şartıyla serbest bırakılmışlardır. Bu olay Müslümanların okuma yazmaya önem verdiklerini göstermektedir. Müslümanlarla yaptıkları anlaşmaya uymayan Kaynuka Yahudileri Medine'den çıkarılmışlardır. Şam ticaret yolunun denetimi Müslümanların eline geçmiştir. Bedir Savaşı, Müslümanların kazandığı ilk askerî başarıoldu.
Uhut Savaşı (625)
Mekkelilerin Bedir Savaşı'nın intikamını almak. Müslümanların daha fazla güçlenmesini önlemek istemeleri, Müslümanların Mekke kervanlarına karşı sefer düzenlemeye devam etmeleri savaş çıkmasında etkili olmuştur. 6 Ocak 625 tarihinde Hz. Muhammed (s.a.v) savaş stratejisi gereği arkasını Uhut’a vererek Medine’ye karşı saf tuttu. Hz.Peygamber (s.a.v), sancaktarlığa Mus’ab bin Umeyr’i, zırh kuşanan askerlerinin başına Zübeyr bin Avvam’ı, diğer askerlerin başına da Hz. Hamza’yı getirdi. Düşman birliklerinin cephenin gerisinden saldırmalarını önlemek için de Abdullah bin Cübeyr’i elli kişilik okçu birliğinin başında Ayneyn Geçidi’ne yerleştirdi. Mekkeliler 3000 kişilik bir orduyla Medine üzerine yürüdüler. İki ordu Uhud dağında karşı karşıya geldiler. Savaşın başında Müslümanlar üstünlüğü ele geçirdiler. Ancak Hz. Muhammed'in İslam ordusunun arkasını sağlama almak için Ayneyn Boğazı'na yerleştirdiği okçular yerlerini terkedince buradan saldıran Mekkeliler Müslümanları zor durumda bıraktılar. Müslümanlar daha fazla kayıp vermemek için Uhud dağına çekildiler. Bedir Savaşı'nın intikamını aldıklarını düşünen Mekkeliler geri döndüler.
Uhud Savaşı'nın sonucunda,
Müslümanlar Hz. Peygamberin sözüne itaat etmenin önemini anlamışlardır. Mekkeliler Müslümanları tek başlarına yok edemeyeceklerini anlamışlardır. Savaş sonunda Müslümanlardan, Hz. Hamza’nın da dahil olduğu yaklaşık yetmiş kişi şehit oldu. Uhud Savaşı sırasında Mekkelilerle gizlice anlaşan Beni Nadir Yahudileri Medine'den çıkarılmışlardır.
Hendek Savaşı (627)
Müşriklerden birçok grubun katılması sebebiyle Hendek Savaşı’na Ahzab (Gruplar) Savaşı da denir. Mekkelilerin Müslümanları tamamen ortadan kaldırmak istemeleri. Medine'den çıkarılan Yahudilerin Mekkelileri kışkırtmaları, İslamiyet’in Arap kabileleri arasında yayılmaya devam etmesi savaşın çıkmasında etkili olmuştur. Mekkeliler bazı Arap kabilelerinin ve Yahudilerin desteğiyle 10 bin kişilik bir ordu topladılar. Müslümanlar bu orduya karşı Selman-ı Farisi adlı bir İranlının teklifiyle Medine'nin etrafını hendeklerle çevirerek mücadele etmeyi uygun buldular. Mekkeliler bu savunma karşısında şaşkınlık yaşadılar. Onlar uzun sürecek bir savaş için hazırlık yapmamışlardı. Bir ay süren bir kuşatma sonunda yiyecek sıkıntısının baş göstermesi ve kum fırtınasının çıkması üzerine Mekkeliler geri döndüler.
Hendek Savaşı'nın sonucunda,
Hudeybiye Barış Antlaşması (628)
Hendek Savaşı'ndan sonra Hz. Muhammed Kabe'yi ziyaret etmek istedi. Yaklaşık 1500 Müslüman ile birlikte Mekke'ye doğru yola çıktı. Mekke yakınlarında bulunan Hudeybiye denilen yere vardıklarında, orada konakladılar. Hz. Peygamber (s.a.v), Kâbe’yi ziyaret ettikten sonra döneceklerini müşriklere bildirmesi için Hz. Osman’ı elçi olarak gönderdi. Hz. Osman müşriklere niyetlerini açıkladı. Fakat müşrikler onu kısa bir süre alıkoydular. Bu sebeple Hz. Osman’ın dönüşü gecikti. Hatta öldürüldüğüne dair haberler yayıldı. Bunun üzerine Peygamberimiz arkadaşlarından biat (söz) aldı. Buna göre şayet Hz. Osman dönmezse Müslümanlar kanlarının son damlasına kadar savaşacaktı. İki taraf arasında, olası bir savaşı önlemek için görüşmeler yapıldı. Sonunda müşrikler Süheyl bin Amr başkanlığında bir heyeti Hudeybiye’ye gönderdi. Burada bu heyet ile Peygamberimiz arasında anlaşma yapıldı. Müslümanlar Hudeybiye denilen yere vardıklarında Mekkelilerin onları şehre sokmamak için savaşa hazırlandıklarını gördüler. Ancak taraflar arasında elçilerin gidip gelmesinden sonra gerginlik sona ermiş ve Mekkeliler ile Müslümanlar arasında Hudeybiye Antlaşması imzalanmıştır. (Müşrikler Süheyl bin Amr başkanlığında bir heyeti Hudeybiye’ye gönderildi. Burada bu heyet ile Peygamberimiz arasında anlaşma yapıldı.)
Bu antlaşmaya göre;
Hudeybiye Antlaşması sonucunda,
Hayber Kalesi’nin Fethi (629)
Mute Seferi (629)
Mekke'nin Fethi (630)
Osman bin Talhâ ve Kâbe’nin anahtarı Osman b. Talha, Mekke’de Kâbe’nin bakımı ile görevliydi. Sülalesi, Cahiliye Devrinde Kâbe’nin kapı anahtarını taşırdı. Hz.Muhammed Mekke’yi fethettikten sonrada anahtarı yine Osman Bin Talha’ya vermiştir. |
Huneyn Savaşı (630)
Mekke'nin Müslümanlar tarafından fethi üzerine Taifliler, putperest diğer kabileler ile birleşerek büyük bir ordu hazırladı. Hz. Peygamber, Huneyn’de toplanmış olan bu ordu üzerine sefere çıktı. Yapılan savaşta Müşrikler yenilgiye uğratıldı. Bu zaferle Arap Yarımadası’ndaki son putperest tehdit de ortadan kalkmış oldu.
Taif Kuşatması (630)
Huneyn Savaşı sonunda düşman ordusunun bir kısmı Taif şehrine sığınmıştı. Müslümanlar Huneyn'den sonra buraya gelerek şehri kuşattılar. Ancak bu kuşatma sonuç vermeyince Müslümanlar geri döndüler. Taifliler daha sonra Hz. Muhammed'e elçi göndererek İslamiyet’i kabul etmişlerdir.
Tebük Seferi (631)
Bizans’ın Arabistan üzerine büyük bir sefer düzenleyeceği haberleri üzerine Hz. Muhammed, 30 bin kişilik bir İslam ordusu hazırladı ve sefere çıktı. Fakat Tebük mevkine gelindiğinde haberin asılsız olduğu ve Bizanslıların, Sasaniler üzerine sefer yapacağı öğrenildi. İslam ordusu bir savaş yapmadan geri döndü. Arabistan dışına yapılan ilk sefer olma özelliği gösteren Tebük Seferi sırasında bölgede birçok kabile Müslümanlığı kabul etti.
Veda Haccı ve Hz. Muhammed'in Vefatı
Hz. Muhammed 632 yılında hac mevsiminde Kabe' yi ziyaret etmek için Mekke'ye geldi. Arafat dağının eteğinde yüz binden fazla Müslüman’a hitap eden Hz. Muhammed, İslam dininin tamamlandığını belirtti. Bu konuşma İslam tarihinde "Veda Hutbesi" olarak adlandırılmıştır. Hac dönüşü Medine'de rahatsızlanan Hz. Muhammed 8 Haziran 632'de vefat etmiştir.
Hz. Muhammed'in vefatından sonra devletin başına "halife" unvanıyla geçen Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali dönemlerine "Dört Halife Devri" denilmiştir. Bu dönemde halifeler seçimle belirlenmiştir. Bu nedenle bu döneme "Cumhuriyet Dönemi" de denilmektedir.
Halife, Hz. Muhammed'in peygamberlik görevi hariç devlet başkanlığıyla ilgili bütün görevlerini yerine getiren İslam Devleti'nin başkam demektir.
Hz. Peygamber vefat ettiğinde altmışüç yaşında idi. Hz. Peygamber’in (s.a.v) cenazesini Hz. Ali yıkadı. Amcası Hz. Abbas ile oğulları Fazl ve Kusem ve Üsâme b. Zeyd, Hz. Ali’ye yardımcı oldular. Salı günü öğleye doğru yıkanıp kefenleme işi tamamlandıktan sonra Hz. Peygamber’in cenazesi evinde bulunan serîr’in (yatağın) üzerine konuldu. Müslümanlar grup grup odanın alabileceği kadar sayıda, önce erkekler, sonra hanımlar ve daha sonra da çocuklar içeriye girerek imamsız olarak cenaze namazı kıldılar. Çünkü O’na imam olunamazdı.
Hz. Peygamberin mezarını Ebû Talha el-Ensârî (Zeyd b. Sehl) kazdı. Kabrine Hz. Ali, Fazl b. Abbas, Kusem b. Abbas ve Üsâme b. Zeyd’in indikleri rivayet edilir. Vefat ettiği yer olan Hz. Aişe’nin odasına defnedildi.
Onun kabri Ravza-i Mutahhara olarak adlandırılan alandaki, Medine’de Mescid-i Nebi’nin içindedir. Hz. Peygamberin mezarının yanında, Hz. Ebu Bekir ve Ömer’inde kabirleri bulunmaktadır.