PAROLAMIZ YA İSTİKLAL YA ÖLÜM

Abdullah ŞAHİN

MENÜ
10.SINIF TARİH DERSİ
12.SINIF İNKILAP TARİHİ DERSİ
T.C İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK
ÇAĞDAŞ TÜRK VE DÜNYA TARİHİ
YNT TV

MUSTAFA KEMAL PAŞA VE ENVER PAŞA

Mustafa Kemal Ve İsmail Enver

Mustafa Kemal ve Enver Bey, Osmanlı devletinin son yıllarında yetişmiş iki kurmay askerdir.

Enver Bey, Osmanlı devleti sona ererken yükseldi. Padişahtan Sonra devletin en güçlü adamı oldu.
4 Ağustos 1922 de Tacikistan’da öldürüldü.
Osmanlı saltanatı da 1 Kasım 1922 de sona erdi.
Mustafa Kemal Kurtuluşun önderi ve Türkiye cumhuriyetinin baş mimarıdır.
Her iki asker de aynı yılda doğdular. Aynı eğitimleri aldılar. Enver, küçük yaşta okula başlatıldı. Mustafa Kemal ise ilkokuldan sonra bir süre ara verdi. Bu yüzden Enver, Mustafa Kemal’den iki yıl daha kıdemlidir.
Meslek yaşamlarında sık sık karşılaştılar. Mustafa Kemal Enver’i kıskandı. Enver, de onu… Enver, Mustafa Kemalin çok değerli bir asker olduğunu gördü ve takdir etti. Ancak, kendine rakip olduğunu bildiği için yükselmesini istemedi. Engellemeye çalıştı, olmadı.
Mustafa Kemal yükselmek için uğraşırken, Enver Bey’in çeşitli makamları kolayca elde etmesini çekemedi. Kıskandı, eleştirdi.
Öylesine ki; Enver Babıali baskınından sonraki bir yıl içinde albaylıktan generalliklere, oradan harbiye nazırlığına ve başkomutan vekilliğine kadar yükseltilmişti.

Bu iki asker arasındaki rekabeti yorumlarken, Osmanlıcı- Türkçü- İslamcı olanlar Enver Paşa’yı haklı görürler. Geride kalanlar ise Mustafa Kemal’i…
Bu konuda kesin bir yargıya varmak için, dünyanın ve Osmanlı devletinin durumunu, fikir yaşamını, olayların ayrıntılarını, özel olarak da bu iki kişinin niteliklerini bilmek gerekmektedir.
Çoğu insanın bunları öğrenerek doğru yargıya varması zaman alıcı olduğu gibi, oldukça da zordur.
Bu makale, konunun meraklılarını bilgilendirmeye yardımcı olmak amacıyla hazırlandı.
Şimdi bu iki asker arasındaki çekişmelere bakmaya çalışalım:

1914’E KADAR…
Her ikisi de Abdülhamit saltanatına düşmandı.
Enver, harp okulunda bir kez tutuklandı. Subay olan amcası onu korudu (Halil Paşa). Sorulan her soruya “bilmiyorum” diyerek kurtuldu. Selanik’teki 3. Orduya atandı. Mustafa Kemal ise, 2 ay kadar tutuklu kaldıktan sonra Şam’a 5. Orduya sürgüne yollandı.
Enver ve Mustafa kemal bulundukları yerlerde kurdukları “vatan” ve “hürriyet” cemiyetlerini daha sonra İttihat ve Terakki cemiyetiyle birleştirdiler. Enver, küçük birliğiyle dağa çıkıp isyan ederken, Mustafa Kemal Selanik’teki 3. Ordu karargâhındaydı.
Enver Bey “Hürriyet kahramanı” olarak Selanik’e girdi. Büyük ün kazandı.
Mustafa Kemal bu övgülere karşın “ Bu kadar methedilmesi doğru değildir. Bu türlü övgüler Enver’e gurur verecek, ileride farkına varmadan ülkeye zarar verecektir” demişti. Enver, Berlin askeri ataşeliği ile ödüllendirildi. Daha sonraki yıllarda da orada bulunacak ve Almanlara hayran olacaktır.
Mustafa Kemal, verilen her görevi çok büyük başarı ile yapıyordu.  İttihat Terakki ileri gelenleri olan komutanlarını da korkusuzca eleştirmekten hiç geri kalmıyordu. Enver, Cemal ve Talat ona karşı önlem almak istediler.
“Mustafa Kemal, ileriye gidiyor! “
Onu uyarmak için arkadaşı Ali Fethi’yi (Okyar) yolladılar. Ama Mustafa Kemal aldırış etmedi. Üstlerinin hareketlerini “Memleket meçhul bir akıbete sürükleniyor” diyerek yorumladı.
Bu arada Almancadan “Takımın Muharebe Talimi” kitabını çevirdi (1908).
O’nu Selanik’ten, yani karargâhtan ayırmak en iyisiydi. İleri gelenler büyükelçi yapılırken, Talat O’nu Trablusgarp’a yolladı. Oradaki görevini zeki ve korkusuz bir şekilde, başarıyla tamamladı. Padişahın indirileceğini, gâvurluğun yerleşeceğini sanarak isyan eden ve bu nedenle üzerlerine gönderilen Mustafa Kemal’i de öldürmeyi düşünen aşiretleri sakinleştirdi.
1909 başında Selanik’teki görevine geri döndü.

31 Mart ayaklanmasını bastıran “Hareket Ordusu”nu hazırlayan Mustafa Kemal’dir. Ordu İstanbul’a gireceği sırada ivedilikle Mustafa Kemal’in yerine Enver Bey getirilmiştir.
Aynı yıl, Cumalı karargahında büyük bir askeri manevra düzenlendi. M. Kemal tatbikatı A. Rıza Paşa’nın yanında izledi. Tatbikatı yapan Suphi Paşayı sert bir şekilde eleştirdi. Almanya’da eğitim alan bir paşa böyle hata yapmamalıydı. (Bu konudaki görüşlerini kitaplaştırmıştır Cumalı Ordugâhı- Süvari, Bölük, Alay, Liva Talim  ve Manevraları,1909)
22 Eylül 1909 Günü yapılan İttihat Ve Terakki kongresinde M. Kemal’in “Gün kaybına bile meydan verilmeden askerler politikadan uzaklaşmalıdır” görüşü kabul edildiyse de ileri gelenler bu karara uymadılar.
Mustafa Kemal cemiyetle ilişkisini kesti.
Bu olaylardan sonra Enver ve diğer İttihat ve Terakki’nin ileri gelenleri Mustafa Kemal’den kurtulmak istediler. Ama sevenleri de vardı. Onu uyardılar. Yakup Cemil, Mustafa Kemal’i sevdiği için vazgeçer. Daha sonra İttihat ve Terakki’nin bir başka tetikçisi Abdülkadir ve arkadaşı da, kurdukları tuzak ortaya çıkınca son anda afişe olurlar.
Bir başka olayda da, Mustafa Necip büyük bir hızla çalışma odasına girer. M. Kemal hemen silahına davranınca; “ Bravo, tedbirli ve hızlısın. Bir suikast daha düzenleyecekler. Haber vermeye geldim. Tedbirli ol” der. Bu hareketi onu denemek için yaptığını anlatır.
M. Kemal, kalabalık subay toplantılarında da İttihat ve Terakkiyi eleştiren konuşmalarına devam ediyordu.
Yine O’nu uzaklaştırmaya karar verdiler.
Trablusgarp tümeni kurmay başkanlığına atadılar. Aslında böyle bir birlik yoktu. Genelkurmayda kızağa alınmıştı. O da gönüllü oldu. Enver’in arkasından Trablusgarp’a gitme izni aldı.  Trablusgarp’ta olduğu sıralarda bile Enver ve Ali Fethi ile aralarındaki kırgınlıklar sürmüştür.
1912’nin son iki ayında Bolayır’da kurulan kolordunun kurmay başkanı Enver, harekat başkanı da Mustafa Kemal’dir. Aralarındaki kırgınlık devam etti.
Balkan Savaşı kötü gidiyordu. Enver Bey bunu da bahane ederek birkaç arkadaşı ile Babıali’ye baskın yaptı. Harbiye nazırı Nazım Paşa, Yakup Cemil tarafından öldürüldü. Hükümet zorla istifa ettirildi. Ama savaşın seyri değişmedi. Osmanlı ordusu tarihte görülmediği kadar acı bir yenilgi aldı.
Barış görüşmeleri bittiği anda Balkan ülkeleri kendi aralarında anlaşmazlığa düştüler.
Bunu fırsat bilen Osmanlı ordusu ileri bir harekat ile Edirne’yi geri aldı. Ordu bekletildi. Enver de oraya giderek ordunun başında Edirne’ye girdi. Tıpkı, Hareket ordusunun başına geçmesi gibi bir olaydı.
Bu olaydan sonra hızla rütbe aldı. 1914 başına gelindiğinde orgeneral olmuş, harbiye nazırının yerine atanmış ve başkomutanlığa yükseltilmişti.
1913 sonunda Ali Fethi büyükelçi ve Mustafa Kemal de ataşemiliter olarak Sofya’ya atandılar. Bu görevin verilmesi Bulgarların ufukta görülen savaşla ilgili tutumlarının önceliği idi. Bu bir kıdem indirimi gibi görülse de, aslında Mustafa Kemal bu görev için biçilmiş kaftandı.

ÇANAKKALE SAVAŞMALARI…
Osmanlı devleti 1. Dünya savaşına girdiği zaman Mustafa Kemal hemen cephede bir görev istedi.
Enver Paşa (artık hem paşa hem de damattı) “Orada daha çok yararlısın” diyerek bu isteği geri çevirdi. Mustafa Kemal şöyle itiraz etti: “Arkadaşlarım savaş cephelerinde, ateş hatlarında bulunurken ben Sofya’da ataşemiliterlik yapamam. Eğer birinci saf subayı olmak liyakatinden yoksun isem, kanaatiniz bu ise lütfen açık söyleyiniz.”
Uzun süre yanıt alamaz. Enver Paşa Sarıkamış Harekatı için İstanbul’dan ayrılınca harbiye nazırlığından “19. Tümen komutanlığına atandınız” diye bir telgraf alır. Enver Paşa, Mustafa Kemal’e görev vermeyerek, onu pasifleştirerek yükselmesini önlemek istemiştir. Böyle başarılı bir kurmaya savaşta en önemli görevlerin verilmesi gerekirken, bunu yapmamak, bazen özel hesapların ülke çıkarlarından daha öne alındığını gösteriyor.
Bu tavır da Enver Paşanın Mustafa Kemal’i kendisi için büyük bir tehlike olarak gördüğünün kanıtıdır.
Mustafa Kemal Arıburnu savaşmalarından sonra Albay rütbesine yükseltildi. Enver Paşa bu işlemi de oldukça geciktirerek yerine getirdi.
Enver Paşa, 2. Anafartalar zaferinden sonra cepheyi gezerken bu davranışının karşılığını aldı. Mustafa Kemal yanına gelen Enver paşanın altın imtiyaz nişanını eline alarak kendi göğsüne takar ve “Sen bunu nerede kazandın?” diye takılır. Enver Paşa bu davranışı gülümseyerek karşılar. Dönüşte öcünü alır. M. Kemal’in komuta alanını ikiye ayırır. Liman Von Sanders’in özel olarak ricacı olması üzerine kararını geri alır.
Ancak; Mustafa Kemal’in terfisini üç ay kadar kasten geciktirdi.
Enver Paşa 24 Eylülde de cepheyi gezdi. Conkbayırı siperlerini dolaştı. Ancak M. Kemal’in karargâhını ziyaret etmedi. Mustafa Kemal buna çok içerledi. İstifa etti. Sanders, Enver paşaya özel bir mektup yazarak M. Kemal’in gönlünü almasını istedi. Enver paşa bir telgrafla “Hızlı hareket etmem gerektirdiğinden ziyaret edemedim. Geçmiş olsun” diyerek formaliteyi yerine getirdi.
Enver Paşa, 31 Ekim’de de Mustafa Kemal’in karargâhını yine ziyaret etmedi. Nedeni bellidir.
Çanakkale savaşmalarından sonra  Tasviri Efkâr gazetesinde Gelibolu savaşlarını anlatan bir yazı dizisi hazırlandı. Enver Paşa bu gazeteye konacak olan M. Kemal fotoğrafını sansürledi. Yayıncılar fotoğrafı reddeden sansür memurunu “Biz yeniden görüşüp izin aldık” diye kandırdılar. Fotoğraf basıldı (Mustafa Kemal’in basında çıkan ilk fotoğrafıdır).
Enver Paşa, daha sonra Mart 1916 sayılı Harp Mecmuası dergisinde basılmak istenen M. Kemal fotoğrafını çıkartarak buna karşılık verdi. O boşluğa başka bir askerin fotoğrafı kondu.

Mustafa Kemal, tuğgeneralliği çoktan hak etmişti.
Enver Paşa, “Ona tuğgenerallik değil, mareşallık yetmez… Başarı askeriyenindir. Şahsı yükseltmeye gerek yok” demiştir. Öneride ısrar edilince de “Siz Mustafa Kemal’i benim kadar tanımazsınız. Gerçi çok değerli, fakat o ölçüde de haristir. Şimdi general yaparız, kolordu komutanlığı ister. Ordu komutanı yaparız, başkomutanlık ister…” diye diretmiştir..
Ama daha önce kolordu komutanı olarak atanmış olduğu için rütbesi verilmek zorunda kalınmıştır.
Mustafa Kemal, 1 Nisan 1916’da gecikmeyle de olsa general oldu.

VE SONRASI…
Bu tarihten sonra Mustafa Kemal 16. Kolordu komutanı olarak doğu cephesindedir.
Gerek orada, gerekse Suriye cephesinde yararlılıklar göstermiş, ancak gördüğü yanlışların, olumsuzlukların karşısında olmaya devam etmiştir.
1917 yılında Enver Paşa Bağdat’ı almak amacıyla bir plan yaptı. Yıldırım orduları grubu kuruldu. Mustafa Kemal de 7. Ordu komutanı oldu.
Ama, kolayca öngörülebileceği gibi Yıldırım Orduları Grup Komutanı Falkenhein ile anlaşmazlığa düştü.
Karargâh tümüyle Almanlardan oluşuyordu. Bölgeyi ve halkı tanımıyorlar, emirleri yeterince doğru olmadığı gibi yerine ulaşması da zor oluyordu. Üstelik Almanlar, savaştan sonra Suriye’de egemenlik düşünüyorlardı. Alman subaylar Türk üniforması giymedikleri gibi, kendilerinin üstündeki Türk komutanlara da istedikleri gibi emir verebiliyorlardı.
Mustafa Kemal bu zilleti kabul edemezdi.
Enver ve Talât Paşalara raporlar gönderdi.
Raporları hiç dikkate alınmadı. Bu arada sarılığa yakalandı. Zaten sıtması sıkça tekrarlıyordu.
İstifa etti. Kendisini yeniden 2. Orduya verdiler. Kabul etmedi ve İstanbul’a döndü.
Enver Paşa soruşturma açtı. İzinsiz olarak görevi neden terk ettiğini, birçok karargâh subayını İstanbul’a neden getirdiğini sorguladı.
Mustafa kemal, hasta olduğunu ve sadece yaverlerini getirdiğini bildirdi.
Konu kapanmış gibiydi.
Mustafa Kemal padişahın yaveri olarak yaptığı Almanya ziyaretinden sonra böbrek rahatsızlığının tedavisi için doktorların önerisiyle Avusturya’nın Karlsbad kaplıcalarına gitti.
Bu ayrılış 13 Mayıs’tan 4 Ağustos’a kadar devam etti.
16 Ağustos 1918 günü padişahın huzuruna kabul edildi.
Padişahın yanında Alman komutanlar vardır.
Mustafa Kemal daha sonra görüşmek için çıkmak ister. İzin alamaz.
Padişah Almanlara hitap ederek: “Sizin dediklerinizi bu komutan yapabilir.”
Sonra M. Kemal’e “ Suriye’ye dönmeni istiyorum.”
Mustafa Kemal oldu-bitti şeklinde verilen bu görevi kabul etmek zorunda kaldı.
Çıkarken salonda Enver Paşa’nın beklediğini görür ve ona şunları söyler:
Bravo, başardınız… Azizim, hiç olmazsa esaslı tedbirler üzerinde konuşalım. Anladığıma göre Suriye’de ordu, kuvvet, vaziyet bir isimden ibarettir. Beni oraya göndermekle esaslı bir intikam alıyorsunuz. Ben teamül harici bir şey yaptım (karargâhını bırakıp dönmesini kastediyor). Bizzat padişaha emir verdirdiniz.”

Enver Paşa mutlu olmuştu. En yakın rakibini yine padişahın çevresinde uzaklaştırmıştı.
Özellikle 1918 yılında imparatorluğun geleceği en çok tartışılan konuydu. Savaşın sonu görünmeye başlamıştı. Mustafa Kemal sonucu çoktan görmüş ve açıklamıştı. Almanya gezisinde ve Karlsbad’da bu konudaki fikirlerini açıkça belirtmişti.
Enver Paşa da bu konularda kulis de yapıyordu.
Yakın çalışma arkadaşlarını Mustafa Kemal’e göndererek, onun saltanatın kaldırılması ve cumhuriyet konularındaki fikirlerini öğrenmek istemişti.
Savaşın sonu Osmanlı devleti için tam bir felaket olmuştur.
Mondros Ateşkes’i ve Sevr Antlaşması ile Anadolu’dan Türk unsurunun temizlenmesi projesi uygulamaya konulmuştur.

ÜLKEYİ TERK EDİYORLAR…
Enver, Talât ve Cemal paşalarla birçok ittihatçı ülkeyi terk ederek yurt dışında kendilerine göre bir şeyler yapmaya çalıştılar.  Talât Paşa Berlin’de, Cemal Paşa Tiflis’te, Enver Paşa da Tacikistan’da Pamir dağları eteklerinde öldürüldüler.
Enver Paşanın,  Sovyetlerin yardımıyla Anadolu’ya girip mücadelenin başına geçme hayali vardı. Bu amaçla haberler yollamaktan da geri kalmıyordu. Kendisinden kuşkulanılmasını önlemek için 16 Temmuz 1921 tarihinde Mustafa Kemal’e Anadolu’ya geçmeyi düşünmediğini anlattığı bir mektup gönderdi. Mektuptaki ifadeler üst perdedendi. Amacını gizlemek istemişti. 5 Eylül günü de Batum’da on kadar arkadaşı ile “Halk şuralar Fırkası” adını verdikleri bir toplantı yapıp bazı kararlar almışlardı.
Bu hareketlerden Ankara’nın haberi vardı. Mustafa Kemal “Enver Paşa’yı tutuklayın” emrini çoktan vermişti.
Fakat Sakarya savaşı kazanılmış ve Sovyetler Enver Paşa’ya hiç yüz vermez olmuşlardı.
Umutları suya düşen Enver Paşa, kendine başka bir macera arayacak ve yanındaki 2 kişiyle birlikte Bakü’den bir trene binerek Türkistan’a doğru yola çıkacaktır.
Kaderci ve tutucu bir kişiliği olan Enver Paşa, dünyadaki gelişmeleri izleyememiş, yorumlayamamıştır. Önceleri olduğu gibi kaderin kendisine bir yol daha açacağını umuyordu.
Bilmediği, tanımadığı, anlamadığı bir dünyada hayalinin peşinden sürükleniyordu.
Buhara ve Semerkant’ta ulaşıp İslam dünyasının başına geçme hayali 4 Ağustos 1922 günü yok oldu. Kızılordu baskıncılarına karşı 25 kişi ne yapabilirdi?

Enver Paşa

SONUÇ :
Bütün bu kıskançlıklar, çekememezlikler olurken aslında Mustafa Kemal’in ne kadar değerli olduğu da tam olarak anlaşılabilmiştir.
Örneğin; Talat Paşa cephe denetlemesinden dönen Enver Paşaya “Size bir şey olursa, orduyu kime emanet etmek istersiniz?” diye sorunca “Mustafa Kemal’e” yanıtını alır.
İttihat ve Terakki, bir toplantı yaparak hükümetten çekilme kararı alınca, Enver padişaha giderken Talat Paşa’ya; “Unutma, Harbiye Bakanlığını Mustafa Kemalden başka kimse yönetemez” demiştir. (İzzettin Çalışlar)
Aradan yıllar geçer. Bir gün Çankaya’da Enver paşa hakkında atıp tutan bir milletvekiline karşı Mustafa Kemal şunları söyler:
Enver bir güneş gibi doğmuş, bir gurub ihtişamıyla batmıştır. Bunu tarihe bırakalım.” (Halil Menteşe)
Gerçek şudur ki; Mustafa Kemal kendini çok iyi yetiştirdiği gibi, görevin sorumluluğunu en iyi şekilde yüklenen, çağının ötesini okuyabilen bir dâhidir. Doğruların peşinden gitmekten, gerçekçi olmaktan, mücadeleden hiçbir zaman vaz geçmemiştir.
Enver Paşa ise; kaderinin peşinde sürüklenen, bahtına güvenen, Napolyon gibi olmaya özenen, önünü-sonunu iyi hesaplamadan kendini olayların akışına bırakarak mücadeleye devam eden bir askerdir.
İkisi arasında bir karşılaştırma yapmak doğru olmaz.
Enver önüne açılan kapılardan çok zahmet çekmeden geçen bir insandır.
Mustafa Kemal, liyakatsız, haksız bir şekilde yükselmesi ve doğru kararlar verememesi, kendisini engellemesi yüzünden Enver Paşa’ya karşı olmuştur.
Enver paşa da Mustafa Kemal’i rakip olarak görmüş ve her aşamada önünü kesmek istemiştir.
Son söz olarak şunu söyleyebiliriz.
Tarih, her ikisini hak ettikleri yerlere zaten koymuştur.

Altan ARISOY – 14 Ocak 2019 altanarisoy@gmail.com

http://www.dunya48.com/cumhuriyet/ataturk/31707-mustafa-kemal-ve-ismail-enver

Yorumsuz  alıntıdır. Görüşler yazarına aittir. Yazının buraya alıntılanması tamamının benimsendiği anlamına gelmez. abdullahhoca.com


Yorumlar - Yorum Yaz
Anket
"PAROLAMIZ YA İSTİKLAL YA ÖLÜM" KİTABIMIZI OKUDUNUZ MU?
TÜRK İSLAM DEVLETLERİ TARİHİ
OSMANLI DEVLETİ TARİHİ
abdullahhoca

SİTEMİZE GÖSTERMİŞ OLDUĞUNUZ İLGİYE TEŞEKKÜRLER...
TARİH BİZDEN ÖĞRENİLİR.
Site Haritası