5.5. GUCUNUN ZİRVESİNDE OSMANLI
5.5. GUCUNUN ZİRVESİNDE OSMANLI
TARTIŞALIMDaha önceki padişahlar da kanun yaptığı hâlde I. Süleyman'a niçin Kanuni denmiştir?Yavuz Sultan Selim'in oğlu ve onuncu Osmanlı padişahı olan Kanuni Sultan Süleyman, Osmanlı Devleti'nde en uzun süre tahtta kalan padişahtır. Kırk altı yıllık iktidarı, devletin en ihtişamlı dönemi olmuştur. Yaşadığı çağda Avrupa'da Sultan Süleyman; “Muhteşem” (Magnificent, Magnifique) veya “Büyük Türk” (Grand Turc) olarak isimlendirilmiştir. I. Süleyman için günümüzde kullanılan “Kanuni” sıfatını, ilk defa XVIII. yüzyılda Rumen tarihçi Dimitrie Cantemir (Dimitri Kantemir) kullanmıştır. XIX. yüzyıl Osmanlı kaynaklarında, adalet alanında taviz vermemesi ve özellikle devletle toplum yapısına dair kanunları uygulamaya koyması nedeniyle I. Süleyman için "Kanuni" unvanı kullanılmaya başlanmıştır. Dolayısıyla Kanuni sıfatı onun kendisi için takındığı veya döneminde onun için kullanılan bir unvan değildir. I. Süleyman'ın bu unvanı almasında Ebüssuûd, Nişancı Celalzade Mustafa Çelebi ve Müftü Kemal Paşazade Efendi gibi hukuk adamları etkili olmuştur. Dönemin tarihçilerinden Celalzade Mustafa Çelebi, Kanuni'nin bilhassa üç özelliğine vurgu yapmıştır. Bunlar; adaletli olması, halkını koruyarak onları velinimet bilmesi ve cihanşümul bir fatih vasfına sahip olmasıdır.Belgrad’dan Haçova’ya Osmanlı ZaferleriKanuni’nin tahta çıktığı dönemde Avrupa'da çok önemli gelişmeler yaşanmaktaydı. Almanya'da Martin Luther adında bir rahip, Katolik kilisesini hedef alan bir bildiri yayınlamış ve büyük taraftar toplamıştır. Luther'in çalışmaları sonucunda Avrupa'da yeni bir mezhep olarak ortaya çıkan Protestanlık, toplumu ve idarecileri sarsmaya başlamıştır. Böylesine bir dönemde Şarlken (V. Karl) Kutsal Roma-Germen İmparatoru olmuştur. Avrupa'da Katolik dünyası bölünme tehlikesiyle karşı karşıya kalınca papa ve İmparator Şarlken, Martin Luther ve taraftarlarına karşı mücadeleye başlamıştır. Dolayısıyla Kanuni tahta çıktığında Avrupa'da mezhep kavgaları başlamak üzeredir.| BİLİYOR MUSUNUZ? Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu, 962-1806 yılları arasında Avrupa'da hüküm sürmüştür. İspanya'da Aragon Kralı'nın 1516'da ölümü üzerine tahta Habsburg hanedanından 16 yaşındaki Şarlken geçmiştir. İspanya Kralı Şarlken, 1519'da dedesinin ölümüyle Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu'nun en güçlü adayı olmuş ve 1519'da Alman prensleri tarafından imparator seçilmiştir. Ancak Türk tehdidi ile baş edemeyen Şarlken, 1555 yılında tahttan feragat ederek ülkesinin İspanya topraklarını oğlu II. Phillip'e (Filip), Avusturya topraklarını ise kardeşi Ferdinad'a bırakmıştır.
 | 
| Fransuva’nın Kanuni’ye Mektubu Matrakçı Nasuh, Muhteşem Süleyman'ın seferlerini anlatan “Süleymannâme” adlı eserinde, Fransa kralı I. Fransuva'nın mektubunu şöyle özetlemiştir:
 Ey yedi iklimin padişahı, dünyanın sığınağı yiğitlik menbaı, ey şahım benim halimden haberdar ol ve bu gönlü yaralıya lütuf ve merhametini gönder. Senin gibi bir dünya hükümdarı yok. Başka hükümdarlar senin kapında ancak kapıcı olabilirler. Senin kullarına dostum, düşmanlarına da düşmanım. Ben kendi hâlimce Fransa ülkesine Şah bulunuyorum. Siz şâh-i cihâna durumumu anlatmak gerekirse şunu beyan ederim ki bizim aramızdan kötü talihli bir adam (Şarlken), mel'un birisi sezar oldum diye hile ile yüksek payelere ulaştı. Ey şah ben de bu hâli görünce yanıma nice askerle varıp onunla savaşayım ve o kötü adamı ortadan kaldırayım. Siz cihan padişahının kapısından şu beklenir ki Avrupa'da kötü hükümdarları saldırıları ile bertaraf eden Hayreddin Paşa, donanma gemileriyle bu tarafa gelip yardım eder ve Macaristan tarafından da padişah hazretleri savaşa girerse düşmanın fesadı kılıç ile ortadan kaldırılmış olur ve dünya yeniden eski parlaklığına kavuşur (İnalcık, 2010, s.256-257'den düzenlenmiştir)._
 | 
| YORUMLAYALIM Fransuva'nın Kanuni'den yardım istemesinin gerekçeleri nelerdir?
 | 
| BİLİYOR MUSUNUZ? Mohaç Savaşı öncesinde bir nevi gaza şenliği olan mum donanması; askeri sadece psikolojik olarak savaşa hazırlamakla kalmıyor, savaşı topluca kutlanan bir zafere dönüştürüyordu. Vakanüvis Solakzade “Güya yedi göğün yıldızları bir yere toplanmış gibi oldu. Alem ruşen edip vadiyi bir gül bahçesine çevirdiler.” diyordu.
 | 
| Osmanlı Ordusu Viyana’da Viyana Seferi’nde şehir tepelerine kurulan bezemeli gül renkli otağ ve çadırlar Viyanalıların akıl erdiremediği bir görüntüydü. Çalınan kösler ise gerginlik ve korkunun etkisini artırıyordu. Hieronimo Sempere (Hayıronimo Sempır) eserinde Osmanlı ordusu için:
 
 Müzik, haykırışlar, çığlıklar, velvele Yolda çığlık çığlığa nasıl da heyecanlılar Yeri, göğü ve elementleri yok eden Çıldırmış aslanlara benziyorlar.
 demiştir (Kumrular, 2005, s.123'ten düzenlenmiştir).
 | 
| ÖRNEK METİN | 
| 1547 Tarihli Ahitname-i Hümayun Kanuni Sultan Süleyman tarafından Ferdinand'a verilen bu ahitname, beş yıl süreyle geçerli olacaktır. Bu antlaşmaya göre Habsburglar, Macaristan'da kendi hâkimiyetleri altında bulunan yerler karşılığında Osmanlı Devleti'ne her sene 30 bin altın gönderecektir. Bunun yanında Macaristan'da Osmanlı hâkimiyetinde bulunan kaleler; bunlara bağlı köyler, bağlar, bahçeler ve içerisinde yaşayan halk Osmanlı askerinin kontrolünde kalacaktır. Macaristan'da Osmanlı'ya ait bulunan yerlerin reayası, Osmanlı yönetimine geçmezse bunlara karşılık her yıl Osmanlı hazinesine bin altın verilmesi kararlaştırılmıştır. Antlaşmaya göre her iki tarafın tüccarları kendilerinden istenilen vergiyi verdikten sonra güvenli bir şekilde ticaret yapabilecektir. Bu ahitnamede Eflâk, Boğdan ve Erdel'in Osmanlı topraklarına dâhil olduğu belirtilmiştir. Budin, Osmanlı'ya bağlı bir beylerbeylik hâline getirilecek ve buradaki reayadan her kim olursa olsun karşı tarafa kaçarsa geri Osmanlı'ya iade edilecektir. Ahitnamede denizlerdeki durum da belirtilmiş ve “Şarlken tarafından hiçbir şekilde Osmanlı topraklarına ve Kuzey Afrika sahillerine saldırı girişiminde bulunulmayacaktır.” şeklinde bir madde eklenmiştir.
 
 Osmanlı Devleti ile Avusturya arasında yapılan ilk resmî antlaşma olan 1533 tarihli antlaşma yazıya geçirilmediği için 1547 tarihli bu ahitname, Avusturya tarafına Osmanlı sultanları tarafından verilen ve yazıya geçen ilk ahitname-i hümâyun olmuştur (Kurtaran, 2009, s.50-53'ten düzenlenmiştir).
 | 
| ÖRNEK METİN | 
| Zigetvar Kalesi’nin Düşmesi Zigetvar şehri , etrafı surlarla çevrili bir kale ile eski ve yeni kentten oluşuyordu. Kalenin etrafında su dolu hendekler vardı. Bir ay süren kuşatmada her iki tarafta da yüksek miktarda can kaybı oldu. Yoğun top ateşi ve hendeklerdeki suyun akıtılma-sından sonra, önce eski şehir ardından da yeni şehir bölümü alındı. Kalede ise direniş sürdü.
 Üç genel hücumun ardından 5 Eylül'de açılan bir lağıma yerleştirilen humbaranın ateşlenmesiyle kalenin altında müdafilerin sakladığı barut mahzeni ateş aldı ve ardarda patladı. Savunmanın çökmesi üzerine ümitsiz duruma düşen komutan, yanındaki askerlerle kaleden çıkmak için yarma hareketine giriştiyse de yaralı hâlde esir düştü (David, 2009, s.158'den düzenlenmiştir).
 | 
| BİLİYOR MUSUNUZ? | 
| Osmanlı Devleti'nde ilk kapitülasyonların 1535'te Fransızlara verildiği pek çok kaynakta yer almaktadır. Bu konuda Halil İnalcık, Devlet-i Aliyye adlı eserinin 4. cildinde şunu belirtir: 1535'te Fransız Elçisi De La Forest (Di La Forıst) ile Vezîrâ-zam İbrahim Paşa arasında kapitülasyon antlaşması için bir taslak hazırlanmıştır. Fakat Sadrazam İbrahim Paşa'nın idamı üzerine antlaşma imzalanamamış ve taslak olarak kalmıştır. | 
| BİLİYOR MUSUNUZ? | 
| Kapitülasyonlar, XVIII. yüzyıla kadar Osmanlı padişahının yabancılara bir inayetiydi. Padişah istediğinde imtiyazı geri alabilirdi. Ticari imtiyazlar ancak 1718 Pasarofça Antlaşmasından sonra iki taraflı olmuştu. | 
									Yorumlar - 
Yorum Yaz