3.1. BEYLİK DONEMİ’NDE OSMANLI’NIN ASKERİ GÜCÜ
3.1. BEYLİK DONEMİ’NDE OSMANLI’NIN ASKERİ GÜCÜ
TARTIŞALIMBizans sınırında küçük bir beylik olarak kurulan Osmanlı Devleti'nin kısa sürede büyümesinin sebepleri neler olabilir?Osmanlı Devleti, ordu teşkilatı bakımından tarihteki en büyük devletlerden biri olmuştur. XVII. yüzyıla kadar en güçlü askerî yapıya sahip olan Osmanlılar; Asya, Avrupa ve Orta Doğu'nun siyasetini belirlemede önemli rol oynamıştır. Osmanlıların bu başarısında Beylik Dönemi'nden itibaren askerî teşkilatlanmayı geliştirmeye yönelik adımlar atması ve farklı muharip sınıfları en iyi şekilde kullanarak dönemin şartlarına uygun hâle getirmesi etkili olmuştur.Anadolu'nun uç bölgelerinde toplanan Türkmenler doğuda Moğollara; batıda Bizanslılara karşı gaza hareketinin ön safında mücadele etmiştir. Osman Gazi, Bizans’a karşı savaşan bir alp ve aynı zamanda bir boy beyiydi. Osmanlı Beyliği'nin ilk savaşçı sınıfını, Osman Gazi'nin etrafında gaza ve ganimet amaçlı toplanan alplar ve gaziler oluşturmuştur. Karamürsel Alp, Konur Alp, Gündüz Alp, Akçakoca, Samsa Çavuş gibi alplar bu silsilenin en tanınmışlarındandır.
BİLİYOR MUSUNUZ?Alp ve gazi özdeş kelimelerdir. Alp, Türklerde “bahadır” diye anılan kahraman savaşçıyı; gazi ise alpın daha çok İslami Dönem'de gaza ile kaynaşmış hâlini anlatır.Osman Bey'in gazileri ile yaptığı başarılı askerî faaliyetler diğer aşiret Türkmenlerinin de onlara katılmalarını sağlamıştır. Osman Gazi, kendi safında savaşan Türkmen aşiretlerine ganimetlerden pay vermiş ve ele geçirilen topraklara yerleşme hakkı tanımıştır. Bu şekilde elde ettikleri topraklar karşılığında aşiretler, Osman Bey’e tabi olmuş ve savaş zamanlarında atlı askerler göndermiştir. Bunlardan başka Beylik Dönemi'nde, Ahiyân-ı Rûm (Ahiler), Bâcıyân-ı Rûm, Abdalân-ı Rûm, Gaziyân-ı Rûm adlarıyla anılan zümrelere mensup kuvvetler de seferlere katılmıştır.Ahiler, toplumda anlayışlı ve uzlaştırıcı bir tutumla esnaf teşkilatı oluşturmuştur. Ahilik teşkilatının çatısı altına giren esnaf ve sanatkârlar; mesleki, dinî, ahlaki eğitimden farklı olarak askerî talim ve terbiye de görmüştür. Ahilik, Anadolu'da süratle yayılmış, köylerde ve uç bölgelerde büyük nüfuza sahip olmuştur. Osman Gazi, yoldaşları ve alpları da Ahi teşkilatına mensuptur.İslamiyet Öncesi Dönem'de binicilik ve atıcılıkta usta olan Türk kadınları, savaşlara erkeklerle birlikte katılmıştır. İslamiyet’e geçişin ardından da bu gelenek sürdürülmüş ve Anadolu'da Bâcıyân-ı Rûm adıyla Ahiliğe denk bir kadınlar teşkilatı kurulmuştur.Abdalân-ı Rûm, savaşçı dervişlerin oluşturduğu teşkilattır. Abdal kelimesi, o devirde derviş kelimesi ile eş anlamlı olarak kullanılmıştır. Osmanlı Devleti'nin kuruluşunda Abdalân-ı Rûm teşkilatı, gaziler (alperenler), Ahiler ve Bâcıyân-ı Rûm ile birlikte büyük fayda sağlamıştır. Ayrı bir teşkilat olarak adlandırılan Gaziyân-ı Rûm ise alpları ifade etmiştir.Osmanlı askerî teşkilatının temelini, Osman ve Orhan Bey'in sancağı altında toplanan Türkmen savaşçılar oluşturmuştur. Osmanlı Beyliği'nin başlangıçta düzenli askerî birlikleri yani beyliğe bağlı bir ordusu yoktur. Gerektiğinde, gazilerden oluşan ve tamamı atlı olan aşiret kuvvetlerinin bir yerde toplanması sağlanmış ve sefere çıkılmıştır. Savaş bitince bu kuvvetler dağılmış ve herkes işinin başına dönmüştür. İşte ilk fetihleri yapanlar, bu uç Türkmen kuvvetleridir. Uç gazileri; geniş araziyi süratle fethetmiş, köylere hâkim olmuş ve kalelerin etrafına küçük kuleler inşa ederek uzun süren kuşatmalarla buraları teslim almıştır. Bursa, İznik ve İzmit bu şekilde alınmış ve sadece Bursa'nın fethi 10 yıl sürmüştür. Bu yıllarda yapılan fetihlerde, daimî ordunun eksikliği anlaşılmış ve düzenli orduya olan ihtiyaç kendini hissettirmiştir. Çünkü geçici kuvvetler hem vaktinde savaşa gelememiş hem de uzun süren muhasaralara dayanamamıştır. Bu askerî zümreler, dağınık ve askerî disiplinden yoksundur. Oysa fetihlerin sistemli bir şekilde sürdürülebilmesi için düzenli askerî birliklere ihtiyaç vardır.Alplık-GazilikGaripname'ye göre alp, dokuz niteliğe sahip olmalıdır . Bunlardan ilki; hiçbir şeyden ürkmemesi ve sağlam duruşlu olmasıdır. “Alperen yüreği, ordunun direği”dir. İkincisi; pazusunda, kolunda kuvvetli olmaktır.
Üçüncüsü, gayrettir. Alperene gayret lazımdır ki onunla kendi canını umursamamalı yani serden vazgeçmelidir. Dördüncüsü, attır. Kişinin mademki yüreği ve gücü, gayreti, namusu ve arı vardır, ona layık bir at gerektir ki onunla dört bir yere yetişebilir.
Beşincisi, kalbi ve vücudu örten bir zırh lazımdır ki kılıçla vururlarsa kesmesin, kötü yaydan ok dokunsa geçmesin. Altıncısı, yaydır. Alperenler eline yay aldıklarında kahramanlıkları dünyaya yayılır.
Yedincisi, kılıçtır. Yay olup da kılıç olmazsa düşmana o kılıcı sallamazsa yalnız ok ve yay ile Alplık olmaz.
Sekizincisi, süngüdür. Kolunda süngü oynatan Alperen, kalbi kalbe aktarandır.
Dokuzuncusu, dosttur. Alpın bunca aleti olup da ardında yürüyen gönüldaşı yoksa bir şey yapamaz.
Bu dokuz nesne her kimde eksiksiz varsa herkes onu Alp adıyla okur (Keskin, 2016, s.301-311).YORUMLAYALIMTaşıdığı niteliklere bakıldığında alpların sahip olduğu kişilik özellikleri nelerdir?İlk Düzenli Birlik: Yaya ve MüsellemlerOsman Bey'in idaresindeki askerî kuvvetler; düzenli savaşan, kuşatmalar yapan askerî birliklerden ziyade akında ve pusuda yetenekli okçu süvarilerden oluşurdu. Osman Bey'in ölümünden kısa bir süre sonra beyliğin sınırlarının hızla genişlemesi, Orhan Bey'i askerî düzenlemeler yapmak zorunda bıraktı. Kaldı ki beylik yapısından çıkıp güçlü bir devlet hâline gelmek için düzenli bir orduya ihtiyaç vardı. Buna göre devamlı savaşa hazır, yaya ve atlı kuvvetlerin bulundurulması gerekiyordu. Fetihlerin devamı için gerekli olan ilk düzenli birlikler, Vezir Alâeddin Paşa ve Bursa Kadısı Çandarlı Kara Halil'in teklifleri doğrultusunda Bursa'nın fethinden sonra oluşturuldu. Türk gençlerinden meydana getirilen bu düzenli birliklerin atsız askerine “yaya” , atlı askerine de “müsellem” adı verildi. Alâeddin Paşa'ya göre askerî sınıfa mensup olan kimseler ve vezirler, özel bir kıyafet giyerek halktan ayırt edilirdi. Bu sebeple bunların giyecekleri elbise ve başlarında taşıyacakları sarığın renk ve biçimi tespit edildi. Buna göre askerlerin “ak börk” giymeleri kararlaştırıldı.CEVAPLAYALIMOrhan Bey Dönemi'nde Osmanlı Devleti'nin askerî teşkilatı hangi birliklerden oluşmaktadır?Biner kişilik gruplar hâlinde teşkilatlanan yaya ve müsellemlere alınacak askerler, Vezir Çandarlı Kara Halil tarafından Türk gençleri arasından seçilmiştir. Yaya denilen piyade sınıfında her on kişiye bir onbaşı, her yüz kişiye bir yüzbaşı tayin edilmiştir. Müsellem adı verilen atlı birliklerde ise her otuz kişi bir ocağı meydana getirmiştir. Savaş zamanında bu gençlere önce birer, daha sonra da ikişer akçe gündelik verilmiştir. Savaşın olmadığı zamanlarda ise ziraat yapmak üzere kendilerine toprak tahsis edilen yaya ve müsellemler, vergilerden muaf tutulmuştur. Osmanlı Devleti'nin ilk düzenli askerî birliği olan yaya ve müsellem teşkilatı ile fetihler hızlanmıştır. Yaya ve müsellemler, Orhan Bey zamanında hassa ordusu sayılmıştır. XV. yüzyılın ortalarına kadar fiilen silahlı hizmette bulunmuş olan yaya ve müsellemler, Kapıkulu Ocaklarının gelişmesiyle yerlerini onlara bırakmıştır. Daha sonra Osmanlı askerî teşkilatının geri hizmetinde yer alan yaya ve müsellemler; askerî amaçlı köprü ve yol yapımı, kale tamir ve inşası, hendek kazımı gibi işlerde kullanılmıştır.Orhan Gazi'nin kurmuş olduğu, yaya ve müsellemlerden sonra mesleği tamamen askerlik olan Azeb teşkilatı kurulmuştur. Azebler, gönüllü Türk gençleri arasından seçilerek eyalet yöneticileri olan beylerbeyi komutası altında seferlere katılmıştır. Böylece devlet, askerliği kendine meslek edinmiş kimselerden oluşan disiplinli, savaşa hazır ve harp kabiliyeti yüksek bir orduya sahip olmuştur. Yeniçeri Ocağının kurulmasından sonra Azebler, öncü birlikler olarak kullanılmaya başlanmıştır. Osmanlı ordusunun savaş düzeninde en ön safta yer alan Azebler, savaş başladıktan sonra yanlara açılarak arkalarındaki topçuların ateş etmelerini sağlamış ve düşmanın paniğe kapılmasına yol açmıştır.
Yorumlar -
Yorum Yaz