![]()
ABDULLAH HOCA
abdullahsahin1881@gmail.com
Mustafa Kemal’i hangi yakın arkadaşı öldürmek istedi?
08/08/2025 Cumhuriyet döneminde yaşanan unutulmaz olaylar vardır. Bu önemli olaylardan biri de Mustafa Kemal Atatürk’e 1926 yılında İzmir’de yapılmak istenen suikast girişimidir. Bu suikast girişimi, Giritli Şevki adında birinin 15 Haziran 1926 günü İzmir Valiliğine olayı ihbar etmesiyle ortaya çıkarılmıştır. Böylece Atatürk’e yapılacak saldırı, daha yaşanmadan önlenmiştir. Fakat durum bununla kalmamıştır. Çünkü Türk Milleti’nin kurtarıcısına yönelik planlanan bu saldırının faillerinin gün ışığına çıkarılıp gerekli cezayı almaları sağlanmalıydı. İzmir Valiliği ihbarı alır almaz durumu Paşa’ya bildirir. Mustafa Kemal Paşa bir komisyon oluşturulmasını isteyip sorumluların bir an önce yakalanmasını ister. Hükümet derhal harekete geçip İstiklal Mahkemesini kurar ve yapılan soruşturmalar sonucu birçok kişi olayla ilişkilendirilip yargılanmaları için mahkemeye sevk eder. İstiklal mahkemesinin yargılaması sonucunda çoğu İttihatçı 19 kişiye idam cezası verilir. Ayrıca Mustafa Kemal Paşa’nın yakın arkadaşları, Fevzi Çakmak ve İsmet İnönü dışında milli mücadeleyi yürüten askeri liderlerin hemen hemen tümü zanlı hale gelmiştir. Bu kişilerden Kazım Karabekir, Ali Fuat Paşa, Refet Bele yargılama sonucunda suçlu bulunmamışlar, ancak yaşanan bu olumsuz durum onları hem siyasetten soğutmuş hem de Mustafa Kemal’den uzaklaştırmıştır. 15 Haziran akşamı İzmir'de ve
İstanbul'da yapılan tutuklamalarla yakalanan Ziya Hurşit, Çopur Hilmi, Gürcü
Yusuf, Laz İsmail gibi kişilerin verdiği ifadelerin yanı sıra yakalanan
silahlar ve bazı diğer kanıtlardan Mustafa Kemal'e İzmir'i ziyareti sırasında
Kemeraltı’nda bir suikast teşebbüsü olacağı ortaya çıkmıştır. Suikastın Enver
Paşa'nın adamı olarak bilinen Hacı Sami ve İttihat ve Terakki'nin istihbarat
servisi (Teşkilat-ı Mahsusa) kurucularından Kuşçubaşı Eşref'ten, yurtdışında
bulunan Çerkez Ethem'e kadar birçok kişiyle bağlantısı olduğu ileri
sürülmüştür. Ayrıca bu suçlamalarla ilişkili öyle
bir kişi daha vardır ki… O da bu davada suçlu bulunarak idam
edilmiştir. Bu kişi Mehmet Arif diğer bir
ifadeyle “Ayıcı Arif” tir. Fakat şu soru hala akıllarda durmaktadır. Gerçekten
Ayıcı Arif idam edilmeyi hak etti mi? Yoksa bu olay ona ve arkadaşlarına
kurulan bir kumpas mıydı? Ya da devrim kendini insanını mı
yiyordu? Gelin hep beraber hem bu sorulara
cevap arayalım hem de Ayıcı Arif’i daha yakından tanıyıp İzmir suikastını
inceleyelim. Sevgili okurlar; Öncelikle şunu belirtmeliyim, eğer
olayı net anlamak istiyorsak Ayıcı Arif ile Atatürk arasındaki ilişkiyi
kavramak lazım. Ayıcı
Arif kimdir ve Mustafa Kemal’le nerede tanışmıştır? 1882 yılında Adana’da dünyaya
gelmiştir. Küçük yaştan itibaren askerlik hayali kurduğundan ailesi onu askeri
okula yazdırmıştır. Son olarak İstanbul Harp Akademisi’nde okuyan Ayıcı Arif,
aynı zamanda Mustafa Kemal’inde sınıf arkadaşıdır. Akademi’den mezun olduktan
sonra Osmanlı Ordusunda çeşitli askeri görevleri yürütmüş ve birçok savaşta
görev almıştır. 11 Ekim 1918’de iki ay süre ile
İstanbul’a gelen Mehmet Arif Bey, Sıhhiye Dairesinin kararıyla hastalığını
tedavi ettirmek üzere altı hafta süre ile Budapeşte’ye gönderilmiştir. Zaten
bundan biraz sonra da Osmanlı Devleti 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi’ni
imzalayarak Birinci Dünya Savaşı’ndan çekilmiştir. Mustafa
Kemal, Ayıcı Arif'i 19 Mayıs günü kendisiyle beraber Samsun'a çıkacak olan
kadroya alıyor. Mustafa Kemal Paşa görevi sebebi ile
daha Anadolu’ya hareket etmeden evvel müfettişliğin karargâhını en yakın ve
güvendiği arkadaşlarından oluştururken, eski sınıf ve silah arkadaşı Mehmet
Arif Bey’i de seçmişti. Böylece Mehmet Arif Bey Milli Mücadele’nin ilk çekirdek
kadrosu içerisinde yer almıştı. Mustafa
Kemal’in, sınıf arkadaşı Ayıcı Arif'e güveni tam, Samsun’a çıktıktan sonra 5. Kafkas
Fırkası Kumandanı olarak vazifelendirilen Mehmet Arif Bey’in Amasya’da başlayan
hizmetleri yurt içi ayaklanmaların bastırılmasında, çeteciliğin
kaldırılmasında, düşmana karşı düzenli ordu ve cephe teşkilinde ve mücadelede
11. Fırka Kumandanı sıfatı ile devam etmiştir. Bu arada Fransızlara karşı
Pozantı Muhasarasına katılmış ve Batı Anadolu’da meydana gelen Çerkez Ethem ve
Düzce İsyanlarının bastırılmasında vazifeler üstlenmiştir. Mehmet Arif Bey, 11. Fırka
Kumandanlığında iken Batı Cephesi’nde Yunanlılarla cereyan eden İnönü ve
Kütahya havalisindeki muharebelere de katılmıştır. Birinci ve İkinci İnönü
Muharebelerinde fevkalade gayret ve fedakârlık göstermiştir. Mehmet Arif Bey, 11. Fırka Kumandanı
olarak cephede iken İnegöl dolaylarında Mezit ormanlarında üç aylık bir ayı
yavrusu bulmuş, bunu yanına almış ve beslemiştir. Bundan ötürü sonraki
yaşamında Ayıcı Arif olarak da anılmıştır. Mustafa Kemal Paşa, Sakarya Meydan
Muharebesi için savaşa hazırlarken Mehmet Arif Bey de Paşa’nın 14 Ağustos 1921
tarihli emri ile Başkumandanlık Kalemine tayin edilmiştir. Mehmet Arif Bey, bundan sonra 14
Ocak 1922’de Mustafa Kemal Paşa’nın emri ile 3. Kolordu Kumandanlığına
atanmıştır. Ancak ordu kumandanı ile uyum sağlayamadığından 29 Haziran 1922’de
kumandanlık vazifesine son verilerek Ankara’ya çağrılmıştır. Kolordudaki görevinin ardından
Müdafaa-i Milliye Vekaleti emrine gelen Mehmet Arif Bey, sonrasında Mustafa
Kemal Paşa’nın talebiyle 1923’te Eskişehir milletvekili olarak TBMM’ye
girmiştir. Ayıcı
Arif, Mustafa Kemal'den uzaklaşıyor, Askeri hizmeti sırasında ordusunun
kumandanı ile anlaşamadığı için politikaya atılmak üzere Mustafa Kemal Paşa’nın
tasvibi ve desteği ile Meclis’e giren Mehmet Arif Bey, kısa bir zaman sonra
“dörtler”, “beşler” diye de tabir edilen muhalefet grubuna katılmıştır.
Meclis’te eski, samimi silah ve mücadele arkadaşlarının birbirine karşı
saflarda yer almaları çeşitli yorumlara sebep olmuştur. 15 Kasım 1924’te Cumhuriyet Halk
Fırkasından ayrılan Mehmet Arif Bey, 17 Kasım 1924’te Kazım Karabekir Paşa
başkanlığında kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasına katılmıştır. Fırka ilk
kurulduğunda Mehmet Arif Bey de dahil olmak üzere 28 milletvekilinden meydana
gelmiştir. Mehmet Arif Bey’in Cumhuriyet Halk
Fırkasından ayrılması ve Mustafa Kemal’den uzaklaşması ile ilgili çeşitli
söylentiler ortaya çıkmıştır. Bu söylentilerden birine göre, Mehmet Arif Bey’in
milletvekili seçildikten sonra adının bir rüşvet olayına karışması onun Mustafa
Kemal Paşa ile arasının açılmasına neden olduğu belirtilmektedir. Diğer bazı yorumlara göre de Mehmet
Arif Bey politikaya girdikten kısa zaman sonra Cumhuriyet Halk Fırkası
idarecilerine ve bilhassa İsmet Paşa’nın şahsına yönelttiği tenkit ve
itirazları onun bu fırkadan uzaklaşmasına neden olmuştur. Kısa bir süre sonra
da İsmet İnönü ile yaşadığı sürtüşmelerin artması neticesinde Cumhuriyet Halk
Fırkasından istifa edip o günlerde yeni kurulan Terakki Perver saflarına
katılmasına neden olduğu ifade edilmektedir. Bu durum Paşa ile arasının iyice
açılmasına neden olmuştur. Ayıcı
Arif, Mustafa Kemal’le arasındaki ipleri iyece koparıyor, İkili’nin arasındaki ilişkinin
kopmasına sebep olan olay İzmir Suikastı girişimidir. Bu suikast planı Mustafa
Kemal Paşa’ya muhalif olan bir gurup tarafından tertiplenmiştir. Ancak bu
suikast teşebbüsü gerçekleştirilemeden açığa çıkmıştır. İstiklal Mahkemesi
tarafından suçlular hakkında yargılamalar yapılmıştır. Mehmet Arif Bey’in de
İzmir Suikastı girişimi meselesine adı karışmış ve kendisi yargılananlar
içerisinde yer almıştır. İzmir
Suikast Girişimi Planı nasıldı? İzmir Suikastı girişimi iki aşamada
olmuştu. İlkin suikastı planlayanlar bu girişimlerini Ankara’da gerçekleştirmek
istemişlerdi. Mesele hakkında Mehmet Arif Bey ile de konuşmuşlardı. Onun evini
girişim için kullanmak istemişlerdi. Çünkü onun Ankara Kavaklıdere’deki evi
Mustafa Kemal Paşa’nın Çankaya’dan şehre gittiği yolda bu tertibi
gerçekleştirmek için çok müsait bir konumdaydı. Bunun için de Mehmet Arif
Bey’in evi suikast konusunda uygun bir yer olarak görülmüştü. Suikast planıyla
ilgili olarak Mehmet Arif Bey’in katıldığı bir başka gizli toplantıdan da
bahsedilmektedir. Fakat Ankara’da bu girişim gerçekleştirilemeyince
suikastçılar da biri hariç buradan ayrılacaklardı. Sonrasında da İzmir’de bunu
tekrar deneyeceklerdi. Ancak bu gayelerine de ulaşamayacak ve yakalanarak
yargılanacaklardı. Ankara İstiklal Mahkemesinin yaptığı
yargılamalarda da Mehmet Arif Bey’in suikastın Ankara ayağında bulunduğu ve bu
girişim konusunda evinde planlar yapıldığı tanıkların ifadelerinden hareketle
ortaya çıkmıştır. Mehmet Arif Bey, hakkındaki suçlamayı inkâr etse de mahkemede
yapılan yüzleştirmeler istediği gibi gitmemiştir. Yargılamalar neticesinde
olayla ilgili olarak suçlu bulunan Mehmet Arif Bey, 13 Temmuz 1926’da idam
edilmiştir. Ayıcı
Arif'in İstiklâl Mahkemesindeki yargılamada sorgusu şöyledir: Eskişehir Mebusu ve Atatürk’ün en
eski arkadaşlarından Arif Bey, mahkemenin huzuruna alındı: Mahkeme Reisi hemen sorgulamaya
geçti ve Arif'e sordu: “Ziyâ Hurşid’i nerede ve nasıl
tanıdınız. Anlatınız.” Ayıcı Arif: “Bir akşam, Ankara’da bizim kulüpte
oturuyordum. Ali Fuad (Paşa) geldi. Yanında bir genç bulunuyordu. Onu: ‘Eski
Lâzistan Meb’usu Ziyâ Hurşid’ diye tanıttı. Başla selamlaştık. El bile
sıkışmadık. Bundan sonra bir kere daha yine kulüpte kendisiyle karşılaşmış ve
görüşmüştüm. Bir akşam kulüpte alt kattaki odada oturuyorduk. Şükrü geldi:
‘Vaktiyle maiyetinizde bulunmuş bir adam var. Sizi görmek istiyor’ dedi. Bende
‘Beklesin’ dedim. Bir hayli zaman sonra kulüpten ayrıldım. Kapıdan çıkarken o
(Laz İsmail) karşıma dikildi ve bana: Laz İsmail: “İstiklâl Harbi’nde sizin
maiyetinizde bulundum. Bir ticaret işi için geldim. Param da tükendi. Bana bir
memuriyet bulmak için tavassutta bulunmanızı rica ederim kumandanım” dedi. Ben de (Ayıcı): “Muhalif mebusum. Hükümet nezdinde
yapacağım teşebbüs bir fayda vermez...” diye yürüdüm. Otomobile bindim, evime
gittim. İşte Lâz İsmail’le de münasebetim bundan ibâretdir. Başka bir şey
bilmiyorum. Reis: “Yanılıyorsunuz. Lâz İsmail ile
temasınızın bundan ibaret olmadığı, bilâkis onu otomobilinize bindirip evinize
götürdüğünüze dair arkadaşlarınızın ifadeleri var.” Ayıcı Arif: “Kabul etmem. Yalandır... Ben Lâz
İsmail’i ne otomobilime bindirdim, ne de evime aldım.” Reis: “Niçin inkâr ediyorsunuz? Şimdi
gelir de yüzünüze karşı söylerse, ne diyeceksiniz?” Ayıcı Arif: “Söyleyemezler. Çünkü böyle bir
şeyin aslı yok.” Reis emir verdi, Lâz İsmail'i
getirtti ve: “Anlat bakalım, şu gördüğün Arif
Bey’in evine nasıl gittin?” Laz İsmail: “Beni, kulüpten çıkınca otomobiline
bindirdi, evine götürdü. Sabaha kadar da alıkoydu. O gece, Arif Bey’in evinde
yattım.” Reis: “Arif Bey, ne dersin bu ifadeye?” Ayıcı Arif: “Aslı yok... Olsa olsa belki para
vererek, benim haberim olmadan şoförü kandırıp yanma oturtmuşlardır, evin alt katına
da karışmam. Olabilir ki, benden habersiz orada yatırmışlardır.” Reis: “Demek ki, bu ifadeyi de kabul
etmiyorsunuz?” diyen Mahkeme Reisi, jandarmalara: “Arif Bey’in hizmetçisi Ayşe
kadınla, şoförü Mehmet’i getirin,” dedi. İkisi de huzura alındılar. Yedi
sekiz yıldan beri Arif Bey’in hizmetinde bulundukları anlaşılan Ayşe kadınla,
şoför Mehmet, Kur’an’a el bastırılarak yemin ettirildiler. İkisi de, Lâz İsmail’i, Arif Bey’in
yanında görüp tanıdıklarını, kulüpten onları otomobiline alıp evine getirdiğini,
Lâz İsmail’i o gece bırakmayarak misafir ettiğini, uzun uzun konuştuklarını
gördüklerini, anlattılar. Arif Bey, bu ifadeler karşısında: “Yalandır,” diye çıkıştı. “Bütün
bunları gördükleri tazyik neticesi söylüyorlar. Kat’iyen yalandır.” Tanıklar, Arif Bey’in inkâra
kalkışması üzerine ağlaşmaya başladılar. Şoför Mehmet: “Nasıl olur,” diyordu. “Doğru
söyleyeceğimize dair Kur’an’a el bastık. Biz, gerçeği söyledik...” Ayşe kadın da sözlerinin doğru
olduğunu bildirdi. Reis: “Yüzleşme yeterlidir,” dedikten sonra
tanıklara döndü: “İstediğiniz yere gidebilirsiniz,”
dedi.” Miralay Arif Bey, içeriye girdiği
zaman metanetini muhafaza eder görünmekteydi. Okunan kararı, sigarasını
tüttürüp içerek dinliyordu. Sonra bu itidali kayboldu, bağırmaya başladı: “Ben, Gazi’nin tam yirmi yıllık
arkadaşıyım. Şuradan bir kâğıt kalem verin. Kendisine bir mektup yazacağım.”
Diyordu. Miralay Arif Bey, kendisine verilen
kalemle kâğıda şunları yazıyordu: “Yirmi yıllık arkadaşınızım. Birçok
meydan muharebelerinde size fedâkârâne hizmet ettim, ölüme yaklaştığım şu
dakikada beni affedeceğinizden eminim.”
Diyor ve ardından Arif Bey kâğıdı Reise doğru uzatarak: “Bunu kendisine hemen
ulaştırınız!..” dedi... Ona : “Pekiyi...” Karşılığını verdiler.. Arif Bey, idam sehpasına götürülürken
kendisine dinî telkinlerde bulunmağa başlayan İmam’a da çıkıştı: “Bana ders verecek sen mi kaldın?
Ben, yapacağımı bilirim. Sen, çekil işine bak.” Arif Bey, sehpaya getirilmek üzere
taksiden indirilirken: “Çıkarın şu kelepçeleri!.. Kaçacak
değiliz ya… Başım çok ağrıyor, nedir bu eza, cefa?” diye etrafına çıkışıyor ve
metanetini muhafazaya çalışıyor, koluna girmek isteyenleri itiyor; “Bırakın ben kendim giderim.. Size
ne oluyor çekilin!” diyordu. Tam sehpanın altına gelince birdenbire durdu: “Hani Paşa'dan cevap yok mu? Verir,
mutlaka verir. Beş dakika daha bekleyelim,” diyordu. Maalesef Paşa'dan beklediği haber
gelmedi. Ve infazı gerçekleşti… Not: Daha fazlası için son kitabım “Mustafa Kemal’le Kutlu Yolculuğa Çıkanlar
19 Mayıs 1919”u okuyabilirsiniz. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
PAROLAMIZ YA İSTİKLAL YA ÖLÜM - 10/06/2023 |
Biz bu eseri, Cumhuriyetimizin 100. yılında “PAROLAMIZ YA İSTİKLAL YA ÖLÜM” diyerek dünyaya meydan okuyan kınalı kuzuları unutmamak unutturmamak için eseri meydana getirdik. |
VEDAT TÜRKALİ - 11/11/2019 |
Asıl adı Abdülkadir Pirhasan'dı.. Ancak bu isim, bu topraklarda sakıncalı bir isimdi.. Yazdığı eserler sırf bu isim nedeniyle sansür kuruluna takılıyordu.. |
SON RÜYA - 10/11/2019 |
Takvim yaprakları 26 Eylül 1938’i göstermektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, Dolmabahçe’de hasta yatağında yatmaktır.Takvim yaprakları 26 Eylül 1938’i göstermektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk |
TÜRKIYENIN ILK UÇAK MÜHENDİSİ - 10/11/2019 |
20 Temmuz 1969'u gösterdiğinde APOLLO 11'İ ve 1,5 milyar insan televizyonlarına odaklanmış Neil Armstrong'un Ay'da yürüyecek olmasını heyecanla bekliyordu. |
Türklerin son Kurgan'ı: ANITKABİR - 10/11/2019 |
Anıtkabir’in planı ve yapıldığı yer tamamen Türk tarihinde önemli yeri olan kurgan mantığına göre belirlenmiştir. Anıtkabir’in bulunduğu yer olan Rasattepe eski bir Frig yerleşkesidir. |
Neden29 Ekim? - 28/10/2019 |
Atatürk Neden 29 Ekim Tarihini Seçti ..! 2 yıl sonra, yani Ekim 1925’te Fahrettin Altay Paşa Çankaya’da Atatürk’ün misafiridir. Zihnini hep meşgul eden bir soru vardır. ‘Acaba Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyeti neden 29 Ekim’de ilan etmiştir. |
İlk kadın mitingi - 28/10/2019 |
Yürekli Türk Kadının tüm dünyaya meydan okuduğu bu gün Yalnız Kastamonu'nun değil ülkemiz Türk Kadının şeref günüdür. Kastamonu’da Yapılan İlk Kadın Mitingi 10 Aralık 1919 Mustafa Eski Bilindiği gibi, 1914 yılında başlayan 1. Dünya Savaşı, |
Babil Tableti ve Matematik - 27/10/2019 |
3 bin 700 yıllık Babil tableti matematiği kökten etkiledi Şifresi çözülen 3 bin 700 yıllık tablet, trigonometrinin Yunanlılar tarafından değil, onlardan yaklaşık 1000 yıl önce Babiller tarafından bulunduğunu işaret etti Avustralya'da |
Sakal - 26/10/2019 |
ATA, yanındaki valinin kulağına eğilip sorar; Kimdir bu ? Vali yanıt verir; Efendim kendisi Şıh'tır. Yörede çok hatırlısı vardır. Atatürk Şıh'ı yanına çağırır ve; "Bak baba, imanın ölçüsü sakalın boyunda değildir. Şunu rica etsem de en azından |
![]() |